Biraz geç oldu ama geldi sonundaaa. Umarım seversiniz. Keyifli okumalarrr.
Şuan da dünyadaki en garip anıma şahitlik ediyor olabilirdim. Çünkü Alkın'ın burada olması ve kaçmama yardım etmesi kadar saçma bir şey yoktu.
Hemen karşımda bir eli belinde, gözleri bileğinde takılı olan saatine odaklanmış bir şekilde duruyordu. Duvara oturmamla geldiğimi fark etmiş ve kafasını bana doğru çevirmişti.
Uzun boyu ve siyah saçları karanlığa karışıyor, gözleri ay gibi parlıyordu. Hızlıca durduğum duvarın karşısına, yani önüme gelip iki elini de bana doğru uzatmıştı. Onun yaptığı en ufak harekette bile şaşkınlığım biraz daha artıyor, ne yapacağımı bilemiyordum.
Hiçbir şeye anlam veremediğim o saniyelerde bir süre donakalmış Alkın'ın suratına bakmıştım. 'Ne bekliyorsun Revin, gelsene' kalın sesiyle birlikte düşüncelerim dağılmış ve beklemeden ona doğru yaklaşmıştım.
Daha önce sesini çok az duymama rağmen şimdi adımı onun dudakları arasından duymak bile garip gelmişti. Duvar epeyce uzun olduğundan dolayı buradan tek başıma inmem imkansızdı. Ona doğru yaklaşmamla bir saniye bile beklememiş hızlıca ellerini belime koyup beni aşağıya indirmiş, bir merdiven görevi görmüştü.
Ayaklarımın yere basmasıyla eş zamanlı olarak konağın içinden yengemin 'Revin yok!' diye bağırmasıyla ani bir telaşa girmiş Alkın'ın suratına bakmıştım. Alkın suratımdan ne kadar çok korktuğumu anlamış olacak ki bir eliyle elimden tutup beni kendi gittiği yöne doğru çekiştirdi.
Eğer biraz daha geç kalsaymışım belki şuanda yakalanmış hatta ve hatta elime kına bile yakıyor olabilirdim. Ayaklarımla ona uyum sağlamaya çalışıyordum ama hızına yetişemiyordum. Zaten uzun olan bacak boyu sayesinde onun bir adımı benim iki adımımı karşılıyordu.
Bu da yetmezmiş gibi kesik olan ayağım artık üstüne bastıkça canımı yakıyor, sendelememe neden oluyordu. Bir elim bindallımı tutuyorken, sendelediğimden olsa gerek, Alkın durup bana doğru dönmüştü.
'Ayağına ne oldu?' Elimle bindallımı ayağım gözükecek derecede yukarı kaldırmış, ayağımı ayakkabımdan çıkarmıştım. Dağılan kan gecenin karanlığına karışmış, ayağımın ve ayakkabımın her yerine bulaşmıştı ve kötü bir görüntüyü ortaya çıkarmıştı. Alkın kaşlarını çatmış ayağıma bakarken 'Ayağımı kestim' dedim bir açıklama yaparak.
Yüzümü buruşturmuş ayağıma bakarken sıkıntıyla nefes verdim. İlk başta önemsemeyeceğim kadar az acıyan kesik şimdi başıma dert olmuştu. 'Arabaya az kaldı dayanabilecek misin?' diye sordu. 'yürüyemezsen sırtıma alabilirim.'
Derince bir nefes alıp ayakkabımı geri giyindim. Buraya kadar dayanmışken bundan sonrasına da dayanabilirdim. 'Yürüyebilirim' kafasını sallayıp son bir kez bana baktıktan sonra yürümeye devam etti.
Önceki yürüdüğünden daha yavaş yürüyor arada kafasını çevirip beni kontrol ediyordu. Arabanın yanına geldiğimizde anahtarla arabayı açıp ilk önce yan kapıyı açarak beni bindirmişti arabaya. Dışı siyah olan ve pahalı gözüken arabanın içi de aynı şekildeydi.
Beni bindirdikten sonra o da vakit kaybetmeden arabaya binmiş ve çalıştırmıştı. 'Kemerin bağla' Bana dedikten sonra eş zamanlı olarak o da kemerini bağlamış arabayı aynı süratle sürmeye devam etmişti.
Ara ara sokak ışığının aydınlattığı Mardin sokaklarında hızla ilerlerken 'Nereye gidiyoruz?' diye sordum. Gözlerini yoldan çekmeden 'Uzakta, köyde yaşayan bir tanıdığım var. Şimdilik ona gidiyoruz.' Dedi. Bir eli yanında boşta dururken arabayı tek eliyle kullanıyordu. Gözlerinin hedefi olan karanlık yol sanki onun gözlerinden çekiniyordu. Bir insan her haliyle dedesine benzeyebilir miydi? Babasını daha önce hiç görmemekle birlikte tek bildiğim şey gerçekten dedesine çok benzemesiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SÜVEYDA
Teen Fiction'Niye bana bu kadar kötü davranıyorsun?' diye sordum gözlerimi eşsiz gözlerine sabitleyip. 'Ne yaptım ben sana?' Donuk, soğuk bakışları gözlerime bakmak istemiyordu. Sanki dudakları hareket edip bana cevap vermek istemiyor gibiydi. O da uyum sağlad...