B-8 "HER ŞEY BİR GÜN YOK OLUR"

271 23 3
                                    

Selam ;) Yeni bölüm geldi. Oylarınızı ve yorumlarınızı eksik etmeyiniz. 1K olmuşuz teşekkürler !!!

*İYİ OKUMALAR*

'Neden saçlarını kesmiyorsun Linda?' demişti ellerini saçlarımda gezdirirken.

'Annem.. uzun saçlıymış. Siyah uzun saçları varmış hem de benimki gibi dalgalıymış. Öldüğü gün beyaz bir elbise giyiyormuş.'

'Aa?! İşte bu yüzden hiç beyaz giymiyorsun , elbise giymiyorsun.'

'Evet.Düğünümde de siyah giyeceğim.'

Bu cümleler sanki beynimin içine kazınmıştı. Aynadaki bana bakıyordum. Sanki ben değildim başka biriydi. Eksik biriydi. Hem de birçok yönden eksik biri.

Uzun ve cılız parmaklarımı saç diplerime götürdüm. Karıştırdım. Karıştırdım. Kendimi zor tutuyordum. Bir şeyler kırmamak için.

Elimdeki tarakla saçlarımı hızlı ve acı verici bir şekilde taradım. Sert şekilde nefes alıp verdim. Bunca yıldır ucundan kestirmeye dayanamadığım saçlarım bir hiçlik için kaybolmuştu.

'Bu kadar yeter.' Doktor'un sesi banyonun fayansla kaplı duvarlarında yankı yapmıştı.

'Ne yeter?' Diye istemsizce sordum. Aynadaki görüntüme daha fazla odaklandım.

'Kendine bakıp bakıp kızmana yeter.' İçeriye girdi ve saçlarımı eliyle düzeltmeye başladı. Elini saçlarımdan çektim.

'Senin saçlarına bir çözümüm var. Yalnız bu tavırlarınla çözüme ulaşamayacaksın gibi.' Tabiki de mekanda ve zamanda yolculuk yapan makinesi olan bir adamın bir çok şeye karşı çözümü vardı. Gülümsedim. Şaşırmıştı. Beklenmeyen bir hareketti benden. 'Peki ne bekliyoruz o zaman?' O da bana en sevdiğim gülüşünü gösterdi.

...

'Uzayda bir güzellik merkezi ! Yok daha neler !' Karşımızda koskocaman bir bina vardı. Binanın dışı rengarenk çiçeklerle bezeliy üstünde koskocaman 'UZAYIN EN BÜYÜK GÜZELLİK MERKEZİ' yazıyordu.

'Bakıyorum da gözlerini alamıyorsun bayan Wallace.' Yine o şekilde gülmüştü. En sevdiğim gülüşüydü. Gülerken küçük ve bembeyaz dişleri gün gibi ortaya çıkıyordu. Sanki ağzı kulaklarına varıyordu. Kafasını azıcık sağa yatıyordu. Mükemmel oluyordu. Onu böyle saatlerce izleyebilirdim.

Kolumla onu dürttüm. Ben de gülmeye başladım. Birisi gülerken kendimi tutamayıp ben de gülmeye başlıyordum.Kapının önüne geldiğimizde iki tane kişi vardı. Birisi rengarenk saçlı abartılı makyajlı bir kadındı. Diğeri de gergedana benzeyen bir uzaylıydı. Gergedanın taramasından geçtik.

'Adlarınızı ve yaşadığınız gezegenleri alabilir miyim ?' Konuşurken kadın mimiklerini pek kullanamıyordu. Kim bilir kaç kez botoks yaptırmıştı.

'Ben Linda Wallace. Dünya.' Birazcık sahte bir gülümsemeydi ama bunun da bir önemi yoktu.

'Doktor. Gallifrey.' Bunu bir ileri bir geri ellerini cebine sokmuş vaziyette hareket ederken söylemişti. Yerinde duramayan haylaz bir çocuk gibiydi. Hiç yaşı kadar göstermiyordu.

'Peki Linda ve Doktor Wallace. Geçebilirsiniz.' Bizi çift sanmıştı. İçten içe sevinmiştim. Nedenini de bilmiyordum.

'Biz çift değiliz.'

'Aa? Oysaki çok yakışıyordunuz. Harika bir çift olabilirdiniz.' Hoşuma gitmişti bizi birbirimize yakıştırması. Ben kendimi Doktor'a layık görmüyordum. Böylesine hasar görmüş ve güçsüz bir kızı hak etmiyordu.

Doktor kadına baktı ve ortaya doğru yürümeye başladı. Arkasından ben de yürümeye başladım ve kadının yanından geçerken sessizce 'Teşekkürler!' demeyi ihmal etmedim. Doktor'un yanına ulaşınca refleks gibi kolumu onun koluna doladım. Bana bir an baktı ama bir şey demedi. 'Sen de mi saçını yaptıracaksın?' diye sordum kikirdeyerekten.Gözleri komik bir şekilde irileşti. 'Hayır. Harika saçlarım olduğunu düşünüyorum.' Haklıydı da harika saçları vardı. Kahverenginin en muhteşem tonuna sahipti. 'Ama bir cilt bakımına hayır demem Wallace.' Bunca yıllık cildini bakıma borçluymuş rüya lordu.

Aradan biraz zaman geçmişti. Doktor üzerinde cilt bakımı yazan mavi renkle kaplı içerisinde mavi iskelete benzeyen çalışanların olduğu yere gitmişti. Ben de saç alanında sıra bekliyordum. Burası saç kremi ve şampuan kokuyordu. Bu kokular başımda ağrı yapmıştı. İçeride de bir tane kusmuk torbasından vardı. Suratına bir tane yapıştırmamak için kendimi zor tutuyordum. Onların ırkı yüzünden başıma gelmeyen kalmamıştı.

Telefonum çalıyordu. Bilmediğim bir numaraydı bu.

'Alo?'

'Alo. Linda çabuk oradan çık şelalenin altındaki banklara gel.'

'Sıra bana geldi neredeyse olmaz.'

'Boşver şimdi.'

'Boşveremem buraya bunun için geldim ben.'

'Hayat memat meselesi Wallace.'

'Geliyorum , geliyorum.'

Çabucak şelalenin önüne gelmiştim. Kollarımı göğsümde birleştirdim.Doktor koşarak yanıma geldi. Hızlıca soluk alıp verdi.

'Ne oldu Doktor? Tam da sıra bana geliyordu.'

'Saçı unut gitsin.' Kaşlarım havaya kalkmıştı.

'Un-' Tam "Unutamam." diyecekken parmağını dudaklarıma götürdü. Sözcüklerimi ağzıma tıktı.

'Onlar saçı nasıl uzatıyorlar Linda biliyor musun?' Saç bakım ürünleri ? Kimyasallar?

Gözlerimi pörtlettim.

'Masum uzay köpeklerini öldürerek. Onların bağırsağından bir kimyasal elde etmek için binlerce uzay köpeğini öldürüyorlar.'

'Ne bağırsak mı? İğrençmiş.'

'Sen buna mı takılıyorsun? Masumları öldürüyorlar.'

'Her şey bir gün ölür ve yok olur.'

'Bunu saçları için ağlayan biri söylüyor.'

'Bunun- bunun.' Daha fazla laf etmeden oradan uzaklaşmaya başladım yoksa Doktor'a bir tane geçirecektim.

Aradan yaklaşık bir saat geçmişti. Kendime kızgındım. Doktor haklıydı. Masumların ölmesine izin veremezdim. Hatta hiç bir canlının. Bunu en iyi benim bilmem gerekirdi. Bütün hayatını annesinin ölümüne takmış biriydim.

Elimi dizimden banka koyduğumda bir sıcaklıkla karşılaştım.

'Özür dilerim.' Gözlerim dolmuştu.

'Çekip gitmemeliydim. Öyle konuşmamalıydım.' Çok pişman olmuştum. Bütün hayatım boyunca hiç bir zaman başkalarını düşünmemiştim. Kendimi düşünmüştüm belkide annemi de kendim için istiyordum. Bencilin tekiydim ben.

'Ben de özür dilerim öyle konuşmamalıydım.' Özür dilemesine gerek yoktu. Suçlu olduğumu ve onun haklı olduğunu biliyordum. Aslında ona teşekkür etmeliydim.

'Affettim.' Gözlerinin içine bakıp gülümsedim.

'Affettim.' Bana çok güzel gülmüştü. Gülüşüne aşık olabilirdim. Belki de olmuştum da.

Linda'nın Hikayesi [Doctor Who]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin