Üç ay önce zaman makinesi olan bir uzaylı ile tanıştım. Bana uzayı gösterdi. Merhameti , insan olmasa bile insanlığı, saflığı,iyiliği,güzelliği,imkansız diye bir şeyin olmadığını... Onun türünün sonuncusu olduğunu biliyorum. Onu kurtarmam gerektiğini biliyorum. Elimden gelen her şeyi onun için yapacağım.
Güneşin parladığı hafif rüzgarların birbirine eşlik ettiği bir gündü.Şarkı mırıldanarak apartmanın kapısına kadar indim. Postaların olduğu kutuda bizim için bir mektup olduğunu fark ettim. Mektubun üstünde elimi gezdirdim. Baya kaliteli bir kağıttan yapılmıştı. Arkasını çevirdiğimde adımın yazılı olduğunu gördüm. Mektubu büyük bir heyecanla açtım.
Sevgili Linda,
Seni tanıyorum. Zamanı geldiğinde beni tanıyacağını da biliyorum. Şimdi benim kim olduğumu bulmak doğru bir zaman değil. Ama sana küçük bir ipucu vereceğim. Sen küçükken tanışmıştık. Senden tek istediğim ona yardım etmen. O ölünce bütün gezegenler , yıldızlar teker teker karanlığa ulaşacaklar. O ölürse dünyanın ölümü kaçınılmaz olacak. Onu kurtar yabani güzel gül.G.M.
Kim olduğunu bilmiyordum. Ama Doktor'u kurtarmamı istediğini biliyordum. Tardis'in zeminini ayağımın altında hissettiğimde hemen 'Neden seni kurtarmam gerekiyor, Doktor?' diye soruverdim. Tardis'in konsolunu silerken 'Beni kurtarman gerekmiyor. Başım belada değil.' diye söyledi.
'Çok kötü bir yalancısın hem de çok.' Sol kaşı havaya kalktı.
'Bana ne olduğunu söyleyeceksin.'
'Bir şey olduğu yok.'
'Bana sakın ama sakın yalan söyleme.' Kapıya doğru ilerledim.
'Tamam.Tamam.Tamam...Söylüyorum. Yakın zamanda öleceğim.'
Başımdan aşağıya kaynar sular dökülmüştü sanki. Her sevdiğim her değer verdiğim elimden teker teker alınıyordu. Bacaklarım yer çekimine karşı koymamak istiyordu. Zihnimdeki bütün düşünceler tek cümleye odaklanmıştı "Yakın zamanda öleceğim." Belki de yine yalan söylüyordu.
'Öleceğini nerden biliyorsun.' Söylerken gülmem içimdeki bütün hücrelere zarar vermiş gibiydi. İçin kan ağlarken gülmek ölmekten kötüydü.
'Ölüm kapımı dört kez çalacak.' Cümle dudaklarından döküldü ve koridora doğru gitti. Kayboldu.
Konsola sırtımı yasladım. Ellerimi çeneme koydum. Düşünmeye başladım.
Kimbilir kaç dakika olmuştu. Sadece ben ve sessizlik vardı. Doktor neredeydi? Koridora doğru ilerledikçe ayağımdaki çizmenin sert zeminde çıkarfığı sesi duyuyordum. Sağa döndüm. İlerledim. İki yol vardı önümde. Sağa dön. Hoş bir bayanın sesini zihnimde duyuyordum. Tardis'in sesiydi. Yine beni yönlendiriyordu. Onun dediğini yaptım. Birçok kez dediğini yaptıktan sonra kütüphaneye gelmiştim.Birkaç küçük adım attım. Zihnimin için bir sürü sesle dolmaya başladı. Seslerin arasından Tardis'inkini fark edebiliyordum.Sesleri takip et. Nefes alıp verdim. Ona uydum. Eski tarzda kitaplar vardı burada. Yukarıdaki rafta küçük cam şişeler duruyordu. Anlamadığım bir dilde şişeler bir şeyler fısıldıyordu. Bu Gallifrey dili. Gallifrey Doktor'un gezegeniydi. Zaman lordlarının "Zaman Savaşı"na kadar mutlu mesut yaşadığı gezegen.En sağdaki iki şişeyi iç. Bu zehir mi , ilaç mı? Bu bir kurtuluş. Şişelerden birini elime aldım. Kapağını çevirip açtım. İçinde sanki bazı kişiler haykırıyordu. Gözlerimi kapadım. Renkli sıvı boğazımdan aşağıya dökülürken hücrelerimi hissedebiliyordum. Hepsi vücudumdan dışarı çıkmak istiyor gibi çırpınıyordu.Gözlerimi yavaşça açtım. Ağzımı ellerimle sıkıca kapadım. Kapamasaydım ağzımdan şiddetli bir çığlık çıkacağına emindim. Aceleyle diğer şişeye uzandım. Tardis kesinlikle büyülüydü. Az önce içtiğim şişe yerinde duruyordu. Yanındakini alıp içtim. Kalbim ve beynim yanıyor gibiydi. İstemsizce bir çığlık bıraktım dudaklarımdan. Görüşümün bulanıklaştığını hissediyordum. Bir gölge hızlıca yanıma ulaştı. Bedenim kuş gibiydi.
Tardis'in cisimlenirken çıkardığı sesle gözlerimi açtım. Bu inanılmazdı. Okuyabiliyordum. Tardis'in kapısının üstündeki Gallifrey diliyle yazılmış yazıyı okuyabiliyordum. Doktor'un artık kalp atışlarını uzaktan bile hissedebiliyordum. Bana sanki yıllardır görüşmediğimiz bir tanıdık gibi geliyordu.
'İyi misin Linda?Çığlığını duydum. Seni kütüphanede yerde yatarken buldum.'
'Zor günler geçiriyorum galiba. Psikolojik olmalı. Neyse perşembe görüşürüz. Senin için özel kurabiye pişireceğim.'
'Seni seviyorum Linda Wallace.' Büyük bir neşeyle güldüm. Gülerek bana sarıldı. Benden 10-20 santimete uzun olduğu için parmak ucunda durarak sarılabildim.
Doktor fark etmesin diye Tardis uçup gidene kadar yavaşça yürüdüm. Sonrada koşarak eve gittim. Mary'nin odasındaki çantasından steteskobunu aldım. Üstümdeki gömleği sıyırdım. Sağ tarafıma soğuk steteskobu koydum. Hızlıca atan kalbimin sesini duydum. Sol tarafıma koyduğumda yine aynı sesle karşılaştım. Sanırım zaman lordu olmuştum.
Okduğunuz için teşekkürler! Tanıtım yapmaya çalıştığım için bu aralar pek yazamadım. Tanıtımı da beceremedim :) Gifler beni sinir etti :) Linda için bana bir ünlü önerebilirsiniz ;) Oy ve yorum bekliyorum sizlerden ^^
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Linda'nın Hikayesi [Doctor Who]
أدب الهواةBen Linda Wallace. Hikayem ürkütücü ve sıradışı rüyalarımın başlamasıyla başladı.