Jisoo'nun ağzından
Nefesimi sesli bir şekilde dışarı verdim. Bunu kaçıncı defa yaptığımı saymayı bırakmıştım, bana delici bakışlar atan kıza -hakkında sadece adının Rosé olduğunu ve sinir bozucu bir kişiliğe sahip olduğunu biliyordum.- sabretmeyi bıraktığım gibi.Sinir bozucu olmaya başlamıştı ve bunu devam ettirirse ağzının payını vermekten çekinmeyecektim.
30 dakika önce
Önümdeki boş tabağa dudağımı büzerek baktım. Kurabiyelerim bitmişti, yapacak bir şey yoktu ve ben kolay sıkılan biriydim.
Sooyoung'la Lisa hâlâ gülücükler atarak sohbet ediyorlardı ve varlığımı unutmuş bile olabilirlerdi. Hadi ama, hiç değilse beni de sohbete dahil etmeye çalışabilirlerdi!
Belki de varlığımı hatırlatırım düşüncesiyle homurdanmaya başladım -kabul ediyorum kulağa misafirlikte sıkılıp annesini darlayan sinir bozucu küçük çocuk gibi geliyor.-
Şimdi ikisi de bana bakıyordu, tam mükemmel zafer gülüşümü sergileyecekken Rosé -çok severim kendisini(!)- içeri girdi.Harika.
Soğuk nevale.
"Lalisa, kendini çok kasma. Sen güçlü bir kızsın! Hem sevimli Leo'n böylelikle hep seninle olacak." Sooyoung'un sözlerinden sonra istemsizce kaşlarım çatıldı, 20 dakikada Lisa'yla nasıl bu kadar yakınlaşmışlardı? Gerçek ismini, kedisini öğrenmiş; bir de kişilik analizi yapıp güçlü bir kız olduğu sonucuna mı varmıştı? Burada normal birisi yoktu.
Düşüncelerimden sıyrılıp Lisa'ya baktığımda gergin olduğunu farkettim, yüz ifadeleri onu ele veriyordu. Elimden geldiğince güven verici bir şekilde gülümsedim, acı eşiği düşük biriydi ve az sonra ağlayarak yanıma gelebilirdi.
Gülümsememi görünce aklına aniden bir şey gelmiş gibi yerinden sıçradı ve koluma girdi,
"Unnie, sen de benimle gelsen? Minik Lalisa'nı yalnız bırakma~"
Lalisa. Aegyo. Yapmaya. Çalışıyordu. -kesinlikle sadece çalışıyordu.-
"Sen 22 yaşındasın."
Yanaklarımı öpüyor ve aegyo yapıyor -hiç değilse deniyor.- ve ciddi anlamda yalvarıyordu, biraz daha reddetsem ayaklarıma kapanabilirdi ve ben rezil olmamızı istemiyordum. Kıkırdayıp onayladım,
"Sen 22 yaşında koca bir bebeksin ve seninle gelmekten başka şansım yok anlaşılan."
Lisa sevinç dansı gibi bir şey yaparken gözlerim Rosé denen kıza kaydı, sert bakışları sanki mümkünmüş gibi daha da sertleşmişti, bizimle ne zoru vardı? 21. Yüzyıl kötü kızlarından biri gibi davranacak, ya da onlardan biri olacaksa beni gram ilgilendirmezdi ama bakışları rahatsız edicinin de ötesindeydi.
Daha fazla oyalanmayıp Lisa'nın koluna girdim ve dövmelerin yapıldığı bölüme gittik.
Şimdiki zaman
Ve işte buradaydık.
Rosé bir yandan Lisa'nın dövmesini yaparken bir yandan da zaman zaman Lisa'nın korkup sıktığı elime zaman zaman da bana bakıyordu -normal bakışlar değildi, insanların derisine iğne sokmak yetmezmiş gibi bir de gözleriyle deliyordu.-
İlk kez mi el ele tutuşan arkadaşlar görüyordu? Bizi çift mi sanmıştı? Homofobik aptalın teki miydi? Belki de fazla sorguluyordum.
Sorgulamayı bırakıp 21. Yüzyıl aptal kötü kız özentisini incelemeye başladım. Yanakları dolgundu ama elmacık kemiği de hafiften belli oluyordu. Gözlerinin rengini aradaki mesafeden dolayı tam olarak seçememiştim. Minik bir burnu vardı ve dudakları da dolgundu. Zayıftı ama hastalıklı gibi de görünmüyordu, oldukça ince bir beli -50 cm falan mıydı? Tanrı aşkına kızın beli yoktu!- uzun bacakları vardı. Arkasını dönüp bir iki şey alırken incelemeye devam ettim. Kalçası. Kalçasını gördüm. Poposu yumoş yumoş önümde duruyordu. Günde 200 squat mı yapıyordu? 300 de olabilir, bu kadar zayıfken şekilli bir kalçası nasıl olabiliyor?!