İkinci Bölüm

10.7K 482 82
                                    

Mustafa Tenker Yayın Grubu sponsorluğunda Panu Kitap aracılığıyla kitaplaştırılmıştır.

İyi okumalar!^-^








Bölüm 2: Gençliğin Güneşi

Günümüz,

(2019)

Elysion, Perspeca

''Claire! Geç kalacaksın!''  Kaşlarımı çatıp gözlerimi araladım. Annemin milyonuncu kez uyarmasından sonra uyuyamayacağımı anladığım için uyuşukça ayağa kalkıp odadan çıktım. ''Uyandım!'' diye seslendim, alt kata doğru. Paytak adımlarla banyoya ilerleyip tahta kapıyı araladım. Yüzümü yıkayıp uykumun tamamen açılmasına yardımcı olduğumda banyodan çıktım. Uykumu alamamıştım. Sınavlarımın ardı ardına geldiği bu haftada sabahlamanın yanlış olduğunu biliyordum. Yine de bu yanlışı doğruya çevirecek herhangi bir hamlede bulunmamıştım.

Sinsice başımı ele geçiren ağrıya gözlerimi yumarak karşılık verdim. Parmaklarımla şakağımı kısa bir süre ovuşturdum. Ağrı hafiflediğinde başımı geriye doğru attım ve gözlerimi yavaşça araladım. Bakışlarım duvardaki saate kaydığında gözlerim kocaman açıldı.

Odama koşarak gittim, üzerimi değiştirmek için dolabı araladım. Ellerim yumuşak kumaşların arasında dolanırken bakışlarımı camdan dışarıya çevirdim. Güneş ışınları bulutların arasında zorlukla kendini belli ediyordu. Evimizin yanındaki ağacın dalları rüzgâra karşı direnme zahmetine girmeyip rüzgâr yönünde sallanıyordu. Havanın soğuk olduğunu anlayınca dolaptaki kota ve kollu bol gri bir kazağa elimi uzattım. Hızlıca üzerime giydim. Aynı hızla banyoya geri dönüp dişlerimi fırçaladım. Aşağıya koşarak inip hızımı kesmeden yönümü mutfağa çevirdim. ''Yavaş ol, Claire. Düşeceksin,'' dedi, uyararak, annem. Buzdolabını açıp zeytinden ve peynirden ağzıma birkaç parça attım, masadaki meyve suyumdan da bir yudum aldım. ''Çıkmam lazım,'' dedim, babama yönelirken. Babam elindeki gazeteyi katlayıp yanına koydu ve bana doğru uzandı. ''Çoktan geç kalmış bile,'' dedi, gülerek, ben yanağından öperken. ''Her zamanki gibi,'' diye ekledi, annem ona yöneldiğimde. Onu da yanağından öptüm ve geri çekildim. Söylediklerine karşılık bir şeyler dememe, geç kalışıma kulp bulmama izin vermeden ağzıma, ne ara hazırladığını bilmediğim tostu sıkıştırdı. Tost ekmeğini elimle tutup bir parçasını ısırdığımda ''Yolda yersin,'' dedi, annem. ''Teşekkür ederim!'' diye seslendim, kapıya doğru koşarak. Belki de en iyisi hızlıca evden çıkmaktı. Ayakkabılarımı giyip çantamı aldım.

Tosttan bir ısırık daha alıp koşmaya başladım. Çarptığım insanlardan özür dileyecek vakte bile sahip olmadığım için insanların sessiz küfürlerini duymazlıktan geldim. Yaklaşık yarım saatlik yolu koşarak on beş dakikada bitirdiğimde nefes nefese kalmıştım. Perspeca'nın merkezindeki, mimarisi yüzyıllara dayanan gri tuğla duvarlara sahip okula girmemle gözümü ayırmadığım telefonumda saatin on ikiyi göstermesi bir oldu. 'Tam zamanında,' diye geçirdim içimden. Koşmayı bırakıp tostumu yemeye devam ettim.

Okulun binası ne kadar eskiyse kampüsün bahçesi de o kadar eskiydi. Birkaç yüzyıl öncesine ait motifler barındıran bir yapıya sahip olduğunu korkusuzca söyleyebilirdim, şayet okulun tarihçesinde de tersi yazmıyordu. Bahçe, yeşillik bir alandan oluşuyordu. Okulu ve bahçeyi içine alan duvarlarda sarmaşıklar bulunuyordu. Düzenli olan görünüşüne bakılırsa yeni kesilmişti. Kuşlar için bulunan suluklar en son gördüğümde paslanmış bir siyah rengindeydi. O kadar kötü bir haldeydi ki bir tane kuş bile gelip oradan su içmezdi fakat şimdi parlak bir bakır rengindeydi ve her birinin üstünde en az beş, altı kuş vardı. Okulun tarihçesine göre abes kaçan bir spor salonumuz vardı. Okul binasına ve kampüsüne uymayacak şekilde metal bir yapıya sahipti, tıpkı kampüste bulunan iki adet yurt gibi. Duvarlarından aşağıya sarkıtılmış sarmaşıklar ile okulun havasına uyum sağlamaya çalıştırılmıştı, tüm çabalarına rağmen komik görünüyordu.

Element: Gün Batımı (Kitap Oldu)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin