Onuncu Bölüm

3.9K 197 56
                                    

Mustafa Tenker Yayın Grubu sponsorluğunda Panu Kitap aracılığıyla kitaplaştırılmıştır. 

İyi okumalar!^-^



Bölüm 16: Çocuksu Gönül Eğlencesi

Alice ile sıcak içeceklerimizi her zamanki yerimiz olan Soho'daki Kaktüs isimli kafede içerken gözlerimi etrafta gezdirdim. Birkaç masa doluydu ve genelde karma arkadaş gruplarından oluşuyordu. Ceviz tahtasından parkelerini ve siyah tuğla duvarlarını, kırmızı masa ile masaların etrafındaki sandalyeler tamamlıyordu. Duvarlarda birkaç film posteri ve bir manzara resmi asılıydı. Kafenin atmosferine uygun, sakin, hoş bir müzik çalıyordu. ''Birilerini davet ettim,'' dedi, Alice. Kaşlarımı kaldırdım. ''Birilerinden kastın kimler?'' diye şüpheyle sordum. ''Bilirsin işte okuldan...''

''Alice!''

Uyarıma karşı gözlerini devirdi ve başka şansı olmadığını anlayıp konuştu. Sesindeki heyecana kaşlarımı çatarken, ''Aaron ve arkadaşı Damien'ı çağırdım. Birazdan burada olurlar,'' dedi. ''Aaron mu? Ne zamandan beri konuşuyorsunuz?'' Elini çenesine yerleştirip gözlerini tavana dikti. ''Sanırım sen şu yemişleri almaya gittiğinde olmuştu. Evet, o zaman arkadaşıyla yanıma geldi ve biraz konuştuk. Görmeliydin, ikisi de çok tatlıydı! Daha sonra tabii, sen kendine yeni arkadaşlar bulup onlarla görüşmeye başladın ve o sıralarda ben de Aaron ile görüşmeye başladım,'' dedi. Sesinde sonlara doğru küçük bir sitem sezmiştim. ''Alice, seni yalnız bırakmak istememiştim. Özür dilerim,'' dedim, mahcupça. Gülümsedi. ''Tabii ki bırakmadın, saçmalama! Sadece şaka yapıyordum! Hem zaten borcunu belki şimdi ödersin,'' diye mırıldandı, gözlerini etrafta dolaştırırken. Bakışlarımdan kaçarak yaramazlık yapmış bir çocuk gibi oturduğu yere biraz sinmişti. Kollarımı göğsümde birleştirip gözlerimi bıkkınlıkla üzerinde gezdirdim. Ses tonunda hoşuma gitmeyecek bir şeyler yaptığını belli eden tınılar vardı. ''Ve... Nasıl yapacakmışım onu?'' Elini ensesine yerleştirip orayı kaşıdı. ''Ve hem Aaron'la buluşabilmek hem de seni yalnız bırakmamak için Damien'ı da çağırdım. Aslında bana bu konuda bir iyilik yapman gerekiyor,'' diye mırıldandı.

''Ne tür bir iyilikten söz ediyoruz?''

''Geldiklerinden beş dakika kadar sonra Damien ile dışarda bir tura ne dersin?''

''Ciddi misin?''

''Borçlarını unutma!''

Elimi hızlıca alnıma vurup yüzümden aşağıya kaydırdım. ''O borçları alışverişte iğrenç bir elbise giyerek kapattığımı sanıyordum!'' dedim. Ellerini birleştirip yavru köpek bakışları atmaya başlayınca gözlerimi başka bir tarafa çevirdim. Vicdanıma oynamasını istemiyordum. Masum bir ses tonuyla, ''Lütfen,'' dedi. Göz ucuyla suratını incelediğimde gardımla beraber omuzlarım da aşağıya düştü. Sesimdeki suçlamayı istemsiz bir şekilde belli ederken, ''Bunu yaptığım için umarım pişman olmam,'' dedim. Sessiz bir mutluluk çığlığı attı ve ''Seni seviyorum! Seni seviyorum!'' deyip öpücük attı. Derin bir nefes eşliğinde masadaki içeceğime uzandım. O sırada masanın üzerindeki telefonum titredi. İçeceğimi bırakıp telefona uzandım. Mesaj gelmişti.

İşlerimi hallettim. Ne zaman müsait olursan buluşabiliriz. -Aiden

Parmaklarımı telefonun üzerinde gezdirdim.

Şu an Alice'leyim ve sanırım bir süre de benim halletmem gereken işlerim olacak, üzgünüm.

Telefonum birkaç dakika sonra titredi.

Neredesiniz?

Soho'daki Kaktüs'te.

''Kiminle konuşuyorsun?'' dedi, Alice, merakla. ''Hiç, bir arkadaş,'' diye geçiştirdim. ''Söyle artık şu arkadaşının kim olduğunu!'' diye sitem etti, uzun süredir bu anı bekliyormuş gibi bıkkınlıkla. Kaşlarımı kaldırıp indirdim ve kahvemi yudumlamaya devam ettim. Gözlerini kıstı. ''Öyle olsun.''

Element: Gün Batımı (Kitap Oldu)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin