Final - İkinci Kısım

3.4K 154 90
                                    

Mustafa Tenker Yayın Grubu sponsorluğunda Panu Kitap aracılığıyla kitaplaştırılmıştır. 

İyi okumalar!^-^



Bölüm 50: Kâğıt Kesiği

Claire, başından aşağıya soğuk sular dökülüyormuş gibi hissetti. Kalbi tekledi, gözleri korkuyla ardına kadar açıldı, dudakları arasından endişe dolu sesli bir nefes kaçtı, göğsünü tarif edilemeyen yakıcı bir dehşet sardı. O sırada kapısı tıklatıldı ve içeriye Helga girdi.

''Majestleri,'' dedi, reverans yaparak. Claire'in gözü hiçbir şeyi görmüyordu o an. Helga'nın üzerine atıldı birden konuşmasını keserek. ''Talebiniz üzerine bahçede sizi bekliyor-''

''Bu notu kim getirdi?''

Helga, şaşkınlıkla geriye doğru sendeledi. Korku dolu gözlerini prensesinin elindeki kâğıda çevirdi önce, ardından da prensesin dehşet saçan gözlerine. ''Bilmiyorum,'' dedi, kekeleyerek. Korkudan dili tutulacaktı neredeyse biçarenin. ''Bu odaya kim girdi?'' diye yeni bir soru yöneltti, Claire. Kızın yakasına yapışmıştı; sanki ona gerçeği söylemeyecek, her an ellerinin arasından tüyecek gibi tutuyordu kızcağızı. Ailesine zarar geleceği fikri içini kor ateş misali yakıyordu. Nefes almasını zorlaştırıyordu. Kalbini ağrıtıyordu. Hayali bile böylesine canını acıtırken gerçeğine katlanamazdı. Bunu kaldıracak gücü yoktu. ''Söyle!'' diye bağırdı, korkudan konuşmayı unutan zavallı kıza. ''Kimse! Kimse, majesteleri. Siz odadan çıktığınızdan beri kapınızın önündeydim. İçeri kimse girmedi.''

Claire için bu cevap yeterliydi. Şimşek gibi fırladı odadan. Merdivenleri koşarak indi. ''Kiara!'' diye haykırdı, annesi ardından ama Claire, hiçbir şeyi önemsemiyordu. Önüne çıkıp onu durdurmak isteyen hizmetlileri ezip geçti. Hızını kesmeden bahçeye koştu. Onun peşi sıra da hizmetliler, kraliçe ve Aida bahçeye fırladı.

Aiden, bahçenin ortasında masmavi, güneş ışığıyla aydınlanan gökyüzüne bakıyordu büyülenmişçesine. Birinin üzerine doğru koştuğunu çimenlerin ayakaltındaki ezilen seslerini duyunca fark edip sarayın kapısına doğru döndü. Claire'in bembeyaz olmuş yüzünü ve gözlerindeki dehşeti görünce onun da içini büyük bir korku kaplamıştı. Deminden beri içini kemiren sıkıntının Claire'den kaynaklandığını o an anlamıştı. Bir şey olmuştu.

Claire, Aiden'ın yakasına yapıştı. Gözleri dolu dolu, her an ağlamaya hazırdı. Ciğerleri ona inat aldığı nefesi kabul etmiyor, ona can çekiştiriyordu sanki. Nefes nefese ''Annemle babam,'' diye haykırdı, Claire. ''Onları öldürecek, Aiden! Öldürecek!'' Aiden, Claire'in elini tuttuğu gibi sarayın çıkışına koştu ve arabaya bindirdi. Daha fazla bir şey anlatmasına gerek yoktu. Ne olduğu aşikârdı. Aiden, Eva'nın bir bedel ödetmeden Claire'den kolayca vazgeçmesini mantıklı bulmuyor, tetikte bekliyordu fakat saraya zarar vereceğini düşünmüştü. Güvenlik önlemlerini artırıp Claire'in gölgesi olmuştu. Tezinin ne kadar aptalca olduğunu geç fark ediyordu. Eva, Claire'i savunmasız bırakmak için sevdiklerini elinden alacaktı. Aiden'ın tahminleri baştan sona yanlıştı. Gaza biraz daha kökledi. Claire, hemen yan koltuğunda ağlayarak dualar ederken vicdan azabından kahroluyordu. Eğer yetişemezlerse kendini asla affetmeyecekti.

Bir saatlik yolu yarım saatte bitirdiler. Aiden, sert bir frenle evin önünde durduğunda Claire, arabanın tamamen yavaşlamasını beklemeden dolu gözlerle ve bembeyaz kesilmiş suratıyla attı kendini aracın dışına. Evin kapısı aralıktı. Claire durmadı. Hızla koştu. Aiden, arabanın el frenini sertçe çekip Claire'in peşi sıra arabadan indi. Claire, kapıyı neredeyse tekmelercesine açıp içeriye girdiğinde Aiden, henüz koşarak kapıya ulaşmıştı, Claire'in feryat eden çığlığını duydu. Aiden, yüreğine kızgın metal bastırılmış gibi hissediyordu. Kendini işe yaramaz görüyordu, pişmandı. Pişmanlık onu boğuyordu.

Element: Gün Batımı (Kitap Oldu)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin