☆0☆ GİRİŞ

128 8 8
                                    


Korku; ölümün kıyısında olan birine yalanlarla bezenmiş binlerce yemini ettirebilirdi, ama hiç bir yalan zamanı gelmiş bir ölüme meydan okuyarak, sahibini ondan kurtarma gücüne sahip değildi. Akar suyun yatağını bulduğu gibi, insan da tüm korkularına, kaçışlarına, yalanlarına rağmen onu bekleyen kaderiyle er ya da geç yüzleşiyordu, bu yüzleşme ölüm olsa bile. Her kesin gemisi ait olduğu limana varır, yaşaması gereken ne ise kaderine de o yazılırdı. Azrail bir ruhu bedenden ayırmanın zevkini her zerresinde hissetmezdi belki, ancak Evran Karan can alırken zalimliği azraili aratan nadir insanlardandı. O son nefesi tükenene, ruhu bedenini ebediyen terkedeceği ana kadar, kurbanının ruhuna hükmettiği korkuyu bir kadehin içindeki ölümcül zehrini tattırır gibi tattırmak, gözlerinin içindeki o tuvale en güzel tablosunu çizen ressamın inceliğini anımsatan bir incelikle korkunun resmini çizmek isterdi. Sonunda ise mutlaka yapmak istediğini yapar, kurbanının gözlerine korkunun resmini en kusursuz haliyle çizerdi ve kendi elleriyle yarattığı bu tabloya her zaman gururla, gücünün farkında olarak bakardı.

"Y-yemin ederim. Ben sadece... Ben ona zarar vermek istemedim. Çok öfkeliydim ne olduğunu anlamadım." Öksürerek devam etti konuşmasına.
"Hem sen ne zamandan beri bu kadar merhametli oldun?"

Titreyen sesiyle son çırpınışlarını verirken kurtulma umuduyla bir yalana daha tutundu düşünceleri. Lakin bilmediği merhametinden kendisini öldüreceğini sandığı adamın gözlerinde merhametsizliğin izlerini taşıdığı ve o gözlerin yaşanan manzarayı seyretmeye olan alışkanlığıydı. Kendisini kurtarmak için söylediği yalan ve pişmanlığının görünen sahteliği hiç bir kanıta ihtiyaç duymadan belli ediyordu kendini. Yolun sonuna gelmişliğin hissettirdiği korku beyninin gerektiği gibi çalışmasını engelliyordu ve kurtuluşu zannettiği sözler aslında mezarına atılacak toprağa bir yenisini daha eklemek demekti. Zira karşısındaki adam kana susadığı için can alan sıradan bir cani değil, şeytanı bile kuklası yapabilecek kadar kurnaz olan adam, Evran Karan'dı.

"Ben merhametli değilim." Diyerek hafifçe gülümsedi ve adamın buz mavisi gözlerindeki soğukluk sözlerine de yansıdı.

"Ve sen sadece şerefsiz değil, bunun merhametle ilgisi olmadığını anlayamayacak kadar beyinsizsin de."

"Sana karşı hiç yanlışım olmadı."

Karşısındaki adamın sesi korkudan dolayı kısılmıştı. Zihni içinde bulunduğu durumun gerçekliğini algılamakta hâlâ güçlük çekiyordu. Bu güne kadar patronu olan adamın her istediğini yapmış, bir dediğini iki etmemişti. Şimdi ise başına dayanan silahın namlusu, sadece karısına şiddet gösterdiği ve doğmamış bebeğinin düşmesine sebep olduğu içindi.

Evran Karan izlediği manzaradan keyif almak bir yana dursun adamın yüzüne bakarken derin bir tiksinti duyuyordu. Bu nedenle daha fazla konuşmasını, yalvarmalarını dinlemek istemiyordu. Dinlese bile bu zaman kaybından öteye gitmezdi zira o bir kez kararını verir ve verdiği kararı uygulardı. Koşullar aksini gerektirmedikçe de kararından geri dönmezdi. Derin bir nefes vererek bulunduğu yerden iki üç adım geriye gitti ve elini yavaşça beline götürerek gümüş rengi silahını belinden çıkardı. Parmakları tetikteki yerini alırken duruşu bugüne kadar gördüğü tüm katilleri bile kendine hayran bırakacak bir soğukkanlılık taşıyordu.

"Eğer bu kadar adi biri olmasaydın ve hayatta kalma şansın olsaydı, ilerleyen hayatında çok işine yarayacak bir tavsiye verirdim sana." Tiksinircesine sağ dudağını hafifçe yukarı doğru kıvırdı.

"Her zaman acımasız, gerektiğinde vicdansız ol. Ama asla şerefsiz olma!" Dudaklarından tiksintiyle dökülen kelimelerin ardından bir salise bile düşünmeden silahını ateşledi ve tek kurşunla karşısında saatlerdir yalvaran adamın hayatına son verdi.

ŞEBANE (ARA VERİLDİ)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin