☆1☆ SIFIRI TÜKETTİK

81 6 0
                                    

Keyifli okumalar...

Soğuk bir kış gecesinde kendi beyazlığına tamamen zıt olan yeryüzüne tüm masumiyetiyle inmeye devam ediyordu kar taneleri. Bütün kötülüğe, bütün çirkinliğe rağmen masumiyetin rengini tüm benliğinde taşıyan kar kristalleri yıllar öncesine kadar benim için sadece masumiyetin değil, umudun da rengiydi. Umutlarımın sembolüydü. Kar kristalleri yeryüzüne düşerken onları seyretmeyi çocukluğumdan beri severdim. İblisi Evran Karan olan ve içinde büyüdüğüm cehenneme rağmen, bana cennetin varlığını hatırlatırlardı her yere inişlerinde. Küçükken karların Tanrı'nın insanlara umutlarını kaybetmesinler diye, meleklerden gönderdiği bir hediye olduğuna inandığım zamanlar bile vardı. En kötü günlerin, güzel geceleri olabileceği gibi, en soğuk mevsime ait olan karlar da kışların en güzel tarafıydı. Bembeyaz, narin ve masumdu kar taneleri. Evran Karan'ın gözlerinin rengini aldığı buz gibi soğuk ama zararsızlardı. Zamanla en çok baharları değil, kışları sevmeye başladım, çünkü benim en zalim bildiğim mevsim, içinde umudu en çok taşıyan mevsimdi. Baharlar gibi yalancı değildi kış mevsimi, en kötüyü yaşatır ama en güzeli vaat ederdi insana.

Kar taneleri, en masum umutlarımdı benim. Evran Karan sık sık bahçeye çıkmama izin vermezdi o zamanlar ve ne zaman kar yağsa ondan gizlice odamın balkonuna çıkar bıkmadan seyrederdim yeryüzüne örtülen bembeyaz örtüyü. Bazen de ellerimi kocaman açar avuçlarıma karlar yağsın isterdim. Avuçlarıma umutlar yağsın ve benim de bir gün her istediğimi yapabilecek kadar özgür olacağımı fısıldayan umutlarım olsun isterdim. Bazı zamanlar saatlerce balkonda otururdum, sonra da soğukta kaldığım için üşütür hasta olurdum. Evran Karan bana çok kızar, hem onu dinlemediğim, hem de kıymetli vaktinden çaldığım için her seferinde ceza verirdi. Ama her yıl kar yağdığında hasta olmayı ve karşılığında alacağım cezayı bilmeme rağmen aynı şeyi yapar ve ateşler içinde yanarken bile pişman olmazdım yaptığımdan. O güzelliği seyretmeye değdiğini düşünürdüm, tıpkı bir gün özgür olduğumda yıllarca içinde büyüdüğüm esarete değeceğini düşündüğüm gibi.

İlerleyen zamanlarda ise kar tanelerinin avuçlarımın arasında erimesi beni korkutur olmuştu. Onlar yok olursa umutlarım da yok olurdu. Bu düşünce beni öylesine korkutmuştu ki bir daha asla abimin sözünden çıkmadım ve kar yağarken ellerimi açarak avuçlarıma yağan karlara dokunmadım. Benim dokunamadığım umutlarım oldu kar taneleri. Bir gün özgür olabileceğimi umut ederdim hep onları seyrederken. Umudu yere düştüğü an yok olup giden bir doğa olayına bağlayabilecek kadar aptal bir çocuktum. Ağabeyimin bana olan nefretine rağmen kendimi karlar kadar masum zannederdim çocukken. Zamanla eriyip gitse de umutlarım, yok olsa da ruhum, hep masum zannederdim çocukluğum. Çocuklar masum olurdu çünkü hiçbir günah bulaşmazdı onlara, şeytan dokunmazdı yüreklerine.

Bu konuda da yanılmıştım. Ben hayatımı yanılgılarla, yalancı umutlarla ve hatalarla doldurmuştum. Çocukluğumun masum kaldığına inandığım gerçeğin koca bir yalan olduğunu, sadece çocukluğumun değil, ömrümün her anının kanla yazıldığını saatler öncesinde öğrenmiştim. Tüylerimi diken diken eden bir günahın başrolündeki şeytan bendim. Ellerim değil ama ruhum kana bulanmıştı. Ben abimin esiriyim zannederken kendi günahımın kefaretiydi aslında ayaklarıma vurulan prangalar.

Nasıl hissetmem gerektiğini bilmiyordum ama ne hissettiğimi de bilmiyordum. Bana doğrultulan silah benim değil abimin sonu olmuştu. Yolun sonundayım sanmıştım ama abim bana yolun yarısına kadar eşlik edeceğini söylerken kendi yolunun sonuna doğru gittiğini bilmiyorduk. Benim kalbimi söküp almak isteyen adam kalbinden vurulmuştu. O kızının intikamı için kardeş katili olmayı seçerken kendi kardeşi katili olmuştu.

Ölüme giden abim, Evran Karan; elimi ateşe dokundurmayan ama ruhumu yaralamaktan sakınmayan o adam. Bakışlarına hapsettiği buz gibi nefretiyle beni yakmaktan bir an olsun bıkmayan adam.

ŞEBANE (ARA VERİLDİ)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin