.7.

73 10 10
                                    


"Sonra ne oldu?"

"Sonraaaa seni gördüm."

"Ne?"

Chan, yanında uzanan sevgilisinin şaşkınlığına gülümsedi. Geçen hafta yaşananlar geçen haftada kalmış gibi davranıyorlardı. Bu yüzden mutluydu, sevgilisini mutlu görebildiği için mutluydu. Gülümsemesini genişletti. Yanlış bir şey yapıyordu, sevgilisine neden o hastaneden kaçmadığını neden orada kaldığını anlatıyordu. Anlatmayı hiç istememişti, tanıştıkları ilk andan beri hep saklamıştı Baek kendisini suçlamasın diye... ama Baek'e daha fazla bu konuda yalan söyleyemezdi. Aslında artık hiç bir konuda yalan söyleyemezdi. İçinde berbat bir his vardı, her şeyin sonu gelecekmiş gibi bir his. Bu yüzden bu kadar saydamdı... İyi ya da kötü.

"Klinikten kaçmaktan seni gördüğüm o anda vazgeçtim."

Ancak Baek, onun aksine somurtuyordu. Ne yani? Chan, o cehennemde Baek yüzünden mi kalmaya devam etmişti. Chan'a bağırmak istiyordu, neden gitmedin diye saatlerce yüzüne bağırmak istiyordu. Keşke o gece orada olmasaydım diye kendine de kızmak istiyordu. Chan'ın hayatını mahvettiği için ölmek istiyordu. Hyun'a izin verip yaşamına son vermek istiyordu.

Ancak hiçbirini yapamıyordu. Derin bir iç çekti. Gözlerini kendisine gülümseyerek bakan sevgilisinden çekip tavana çevirdi. 

"O gece beni fark etmeseydin, şuan tavana değil gökyüzüne bakıyor olurdun. Biliyorsun değil mi Chan?"

Yorulmuştu. Nöbet geçirmekten, ağlamaktan, bağırmaktan, kızmaktan, üzülmekten, üzmekten... Baek cidden çok yorulmuştu. Ayakta duracak gücü kendinde bulamıyordu. Yıkılmak ve def olup gitmek istiyordu şu hayattan.

"Şuan sana bakıyorum Baek ve inan bana sen gökyüzünden bin kat daha güzelsin. Gökyüzü umrumda değil."

Ancak Chan kendisini bu kadar severken bırakıp nasıl giderdi ki? Bu adamdan nasıl kaçabilirdi ki? Pişmandı, o gece orada durup ağladığı için pişmandı. O gece orada olmasaydı Chan kaçabilir ve kesinlikle şuan olduğundan daha mutlu olabilirdi. Sevdiği insanla bir evde tıkılı kalıp günlerini aynı ve sıkıcı geçirmek dışında sevdiği insanla saatlerce dışarıda gezebilir, eğlenebilir, huzurlu uyuyup uyanabilir, her hangi bir korkuyla yaşamak zorunda kalmayabilirdi.

Chan'ın oradan neden kaçmadığını zaten hiçbir zaman anlamamıştı. Tanıştıkları ilk andan beri onun sağlıklı biri olduğunu biliyordu ve orada kalıyor oluşunu anlamıyordu. Bu nedenle orada kalışını başka nedenlere bağlayıp o anlatana kadar susmayı tercih etmişti. Fakat şimdi öğrenmişti. Orada kalmasının tek suçlusu kendisiydi.

Pişman olmasının yanında mutluydu da. Chan'ın kendisi yüzünden yaşadıklarını bir kenara ayırınca onunla beraber olduğu için çok mutluydu. Onunla yıllarca bu evde kalıp yaşamaya da razıydı, her şeye rağmen. Fakat bencil olamazdı, sevdiği insana bunları yaşatmaya hakkı yoktu. Zaten yaşatabildiği bütün kötülükleri yaşatmıştı.

Aklı o kadar karışıktı ki. Bu karışıklığa bir hafta öncesine kadar engel olabiliyor belli bir düzene sokabiliyordu. Fakat Hyun'un tehditinden beri... dağınıklığın, karışıklığın içinde boğulup yok olduğunu hissediyordu.

Hyun, Chan'ı öldürürse yaşayamazdı. Bu yüzden Hyun'a engel olmayıp intihar etmesi gerekiyordu. Gitmesi gerekiyordu, Chan'ın onsuz yaşayamayacağını biliyordu ancak yine de gitmek istiyordu. İmkansız olduğunu adı kadar iyi bilsede belki Chan yokluğuna alışır ve yeni bir başlangıç yapabilirdi.

Öyle olmasını çok isterdi. Ancak biliyordu, kendisi giderse Chan'ın ruhunuda kendiyle götürür ardında yaşayan bir ölü bırakırdı. Yani her iki türlüde Chan'ı öldürmüş olacağının farkındaydı.

Hush... [chanbaek]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin