Tüm şaşkın bakışlar ve Mert'in "Tekrar yap! Tekrar yap!" ısrarlarından sonra şu an yine deniyorum yaptığım şu su bükmeyi.
Eda bir bardak suyu mutfağın lavabosuna doğru attı ve bende kollarımla 'x' işareti yaptım. Tabii ki olmadı. Bu sefer Mert'in ısrarları üzerine Avatar filmindeki gibi dans harketleri yaptım ve yine olmadı. En son Emir'in kamuflaj yaparken yaptığı gibi parmağımı şıklattım. Ama yine olmadı. Daha sonra Yağmur konuştu.
"Belki de hepimiz bir anlık şizofren olmuşuzdur?" Dedi.
Şu an bana da gelen en mantıklı cevap buydu.Yağmur'a cevaben bu sefer Emir konuştu.
"Yok, hayır. Hepimiz şizofren olsak hepimiz farklı bir şey görürdük. Hmm... Belki kitaplarda cevabını bulabiliriz." Dedi.Berkay hemen hazır cevap, cevabını koydu ortaya.
"Ne yani, kızların fantastik kitaplarından mı cevap bulucaz??" Dedi."Hayır tabii ki geri kafalı! Bu ciddi bir şey! Dedemden kalan bazı kitaplar var, onlardan bulucaz!" Dedi Emir.
Baya sinirli bir çıkıştı bu. Emir hızlıca yukarıdaki odalardan birine girdi. On beş dakikadan fazla olunca Eda ve ben onun yanına gitmeye karar verdik.
Bizim kaldığımız odaya girdiğinde baya şaşırmıştım. Çünkü dolabın rengi değişmiş, arkası açılmış ve eski bir kapı görünmüştü. Bak sen şu kamuflaj şeysine.
Eda sanki alışkınmışçasına direk içeri girdi. Emir'de oradaydı. İçeri çok büyük olmasada rahat 10 kişi girerdi. Kitaplıktaki kitaplar öyle gizemli duruyorlardı ki resmen "gel beni oku" diyordu.
Ben resmen büyülenmişken Emir birden bağırdı.
"Buldum!" Dedi.
Aşağıdaki çocuklar korkmuş olmalılar ki hızlı ayak sesleri ile buraya geldiler. Hepimiz soru sorar gibi Emir'e baktığımızda o da bize soru sordu.
"Aranızdan kim Mors Alfabesi biliyor?" Dedi Emir.
Sinem öne çıkarak;
"Ben biliyorum." Dedi.Emir, Sinem'i yanına oturtdu ve bir kağıt kalem verip kitaptaki yazıları çevirmesini istedi. Sinem hafif bir seste oradaki işaretleri tek tek okudu. Ve kitapta yazılanları kağıda yazdı sanırım. Sinem'den duyduklarım şunlardı;
"Dört çizgi bir nokta, beş çizgi, dört çizgi bir nokta, çizgi nokta çizgi, nokta nokta, çizgi, nokta çizgi, nokta çizgi çizgi nokta... Sanırım bunun anlamı doksan dokuz kitap yada doksan dokuzuncu kitap gibi bir şey." Dedi Sinem.
Emir hemen ayaklandı ve kitaplığa doğru gittik. Numaralandırılmış kitapların sonuna doğru gittik fakat son kitabın numarası '98'idi. Ve bu kitap diğer tüm kitapların beş katı kalınlığındaydı neredeyse. Diğer kitaplarda elli sayfalık değildi yani. En az kalınlığa sahip kitap bile en az iki yüz elli sayfadır.
Eda elini son kitaba dokundurdu ve kitaplıktan gelen gıcırtı ile onu oradan çıkardı. İçimden acaba halter falan da kaldırmıyor mu? demeden duramadım.
Eda, kitabı bizim odanın yataklarından birine koydu ve ilk sayfayı açtı. Hemen sonra Emir gizli odadan çıkıp bize katıldı.
"Neden hiçbir şey türkçe değil?" Diye söylendi Emir.
Eğilip kitabın sayfalarına baktım.
"Nece bu?" Dedim.
"Latince." Dedi Eda sayfaları karıştırırken. Görünüşe göre Latince biliyordu.
Cidden artık 'bilmediğin ya da yapamadığın bir şey kaldı mı' diye soracağım!
"Tahmin ettiğim gibi..." Diye mırıldandı Eda, daha sonra kitabı alıp yerine koydu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
[CADI AVCILARI]
FantasyHayatı ergen kafasında yaşayan gençlerin yine gençliğin tutkusuyla planladıkları bir kamp, ya planlandığı gibi gitmezse? EdBerk ile her şeye rağmen birbirine bağlı kalmayı, Hert ile her zaman eğlenebilmeyi, YağUz ile türlü olumsuzlukla baş edebilmey...