5.Bölüm: KORKU

397 48 15
                                    

Kafasını çevirip bana baktığında o an adam bıçağı Rüzgar'ın karnına soktu. Adamlar Rüzgar yere düştüğünde koşarak kaçtılar. Onlar gider gitmez Rüzgar'ın yanına koştum. Eliyle karnını tutuyordu. "Be-ben ne yapmalıyım ya-yani ne yapacağım?" Kekeleyerek söylemiştim. "Sakin ol, cebimde telefonum var onu çıkarıp ambulansı ara. Ve bileğindeki fuları çıkarıp bana verir misin?"

İsteği üzerine hemen fuları bileğimden çekip verdim. Elimi cebine atıp telefonu çıkardım. O an fark ettim ki ellerim titriyordu, çok korkmuştum. Telefonun ekranını açtım.

"Aa-ambulansın numarası kaçtı?" insanlar korkunca bildiği çoğu şeyi unuturdu, ben de unutmuştum. Elimle saçlarımı karıştırıp düşünmeye çalıştım.

"112" dedi gülerek, sanırım unuttuğuma gülüyordu. Ama benim gülecek hâlim yoktu. Gözlerimden yaşlar akarken ambulansı aradım. Telefon açılır açılmaz konuşmaya başladım.

"Saygıner Koleji'nin yakınındayız, Taşkın sokakta. Arkadaşım bıçaklandı." Tek söyleyebildiğim cümle buydu. Telefonu elimden bırakır bırakmaz Rüzgar'a baktım. Beni izliyordu. Ne düşünüyordu ne hissediyordu bilmiyordum.

"İyi olacaksın tamam mı sakın korkma."

"Asıl sen korkma benden çok acı çekiyor gibisin." Doğruydu, kesinlikle ben ondan daha çok korkuyordum. Benim yüzümden olmuştu eğer orada yanında olmasaydım... Bir dakika ben bunu rüyamda görmüştüm. Eğer ben yanında olmasaydım da bugün ona bir şey olacaktı. Belki de benim yanında olmam daha iyiydi. O sırada yavaş yavaş gözleri kapanıyordu. Filmlerden ve dizilerden gördüğüm kadarıyla gözlerini kapatması hiç iyi değildi.

"Rüzgar gözlerini aç, lütfen kapatma gözlerini." Bağrışlarımın hiç bir faydası olmuyordu. Alnından terler akıyordu. Elimi yanağına koydum. Açmıyordu gözlerini. Çaresizce hıçkıra hıçkıra ağlıyordum. O sırada ambulans sesini duymaya başladım. Yavaş yavaş gözlerim kapanırken sanki vücudumdaki bütün enerjiyi iğne ile almışlar gibi güçsüz hissediyordum. Ve yere düştüm...

2 SAAT SONRA

Yavaş yavaş kendime geliyordum. Gözlerimi açıp etrafa göz gezdirdim. Hastane odasıydı. Ah yine mi! Koluma takılan seruma baktım. Bitmek üzereydi. O an aklıma geldi. Rüzgar!

Kalkmaya çalıştığım sırada odaya bir doktor girdi.

"Kalkmanızı tavsiye etmiyorum. Serum bitmek üzere. Bayıldınız ve çok korkmuştunuz size sakinleştirici iğne yaptık."

"Teşekkür ederim ama benim bir şeyim yok. Şu serumu çıkartın, arkadaşımı görmek istiyorum."

"Arkadaşınızın durumu iyi." Ah! Doktorlar hep böyle gizemli mi olmak zorundaydı? Serumu kolumdan çıkarır çıkarmaz ayakkabımı giyip odadan çıktım. Kapının önünde okul müdürümüz ve annem vardı. Annem ben buradayım diye gelmişti tamam ama peki okul müdürümüz neden gelmişti? O an aklıma geldi. Okul Müdürümüz Rüzgar'ın babasıydı. Beni görünce annem ayağa kalkıp bana doğru yürümeye başladı. Yavaşça kolumu tuttu.

"Kızım nasılsın, olay nasıl oldu?" Endişeli bir şekilde yüzüme bakıyordu. Hala etkisinden çıkamamıştım. Annem titrediğimi fark ettiğinde benim oturmamı sağladı. Bende sırada konuşmaya başladım.

"Anne, hani ben dün sabah rüya görmüştüm ya. İşte aslında ben rüyamda Rüzgar'ı görmüştüm. Geçen gün beni kurtaran çocuk. Evet onu rüyamda gördüm. Gidip ona diyemedim anne, dikkatli ol başına bir şey gelebilir diye, diyemedim. Ben de tüm gün onun yanında olursam başına bir şey gelmez sandım. Onu korumak istedim anne! Sadece korumak istedim. Ama benim yüzümden oldu. Beni o sarhoş adamlardan korumak istedi ve... " devamını dile getiremiyordum ki annem beni anlamıştı.

Rüya Koridoru Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin