Bölüm 4

7K 451 14
                                    


      ANDAÇ

     1 Mayıs 2016 Pazar

     Saate baktığımda gece olmuştu bile, on ikiye geliyordu. Londra ile saat farkını hesaba katınca babam hastanede ki tedavisinden dolayı ancak bu saatlerde ya da sabahın erken saatlerinde müsait olabiliyordu. Telefonumu elime aldım ve babamı bulup tam arama yapacağım sırada telefonum çaldı. Babam arıyordu. Kalp kalbe karşıymış diye buna derler sanırım diye düşünüm gülümserken telefonumu açtım.

     "Babam nasılsın?"

     "İyiyim oğlum sen nasılsın?"

     Sesi yorgun geliyordu. Tedavi sonrası bu alışıldık bir durumdu fakat yine de bende ki güçlü babamın böyle güçsüz bir sesle konuşuyor olması kalbimi parçalıyordu. Bir an önce iyileşmesi için içimden sessiz bir dua ettim.

     "İyiyim bende."

     "Bende seni arayacaktım babam kalp kalbe karşıymış sen önce davrandın." dedim gülümseyerek.

     Her konuşmamızda ona elimden geldiğince güç ve moral desteği vermeye çalışıyordum. Benimde onu arayacağımı duyunca mutlulukla kahkaha attı. İşte benim babamdı. Bu kahkahanın sahibi... Onun mutlu olduğunu bildiğimde bende mutlu oluyordum. Böyle neşeli olduğunda sanki eski günlere dönüyorduk. Babamın dimdik başımızda durduğu günlere..

     "Çok şükür oğlum. Allah bana senin gibi bir evlat verdiği için her gün şükrediyorum."

     "Çok şükür babam. Asıl ben her gün şükrediyorum, senin gibi bir babam olduğu için. En kısa zamanda inşallah yine hep beraber olacağız. Tedavinin bitmesine çok kısa bir süre kaldı."

     "Oğlum bende ondan aradım seni"

     "Hayırdır? İyi misin baba? Bir sorun yok değil mi?" dedim endişeyle.

     Cevap vermesini beklerken korku sarmıştı yüreğimi.

     "Yok oğlum yok, iyiyim merak etme." dediğinde rahatladım bir anda derin bir nefes aldım. Oysa ki nefesimi tuttuğumun bile farkında değildim.

     "Tedavim devam ediyor. Hem zaten seninle ilgili bir şey konuşmak için seni aradım."

     "Benimle mi ilgili?" dedim merakla.

     "Bak oğlum, benim artık durumum belli. Yaşlandım iyice. Hastalığımda malum biliyorsun. Daha ne kadar yaşarım bilinmez."

     "Baba ne biçim konuşuyorsun öyle! Ağzından yel alsın. Allah korusun! Daha gençsin, tedavi görüyorsun Allah'ın izni ile sapasağlam olacaksın."

     "Sus oğlumda bir dinle! Sen ne dersen de gerçekler ortada. Ben artık sen evlen istiyorum, torun sevmek istiyorum. Bak inşallah kısa bir süre sonra ait olduğum yere evime döneceğim. O evi neden yaptığımı biliyorsun değil mi? Hayalimi biliyorsun değil mi?"

     "Baba o nerden çıktı şimdi?"

     "Oğlum 32 yaşına geldin hala nerden çıktı diyorsun? Ben torun istiyorum. Evimizde torunlarımla yaşamak istiyorum. Hem ne kadar ömrüm kaldı bilinmez. Kalan şu kısa zamanımda torun görmek benimde hakkım değil mi?" dediğinde sanki biri boğazımı sıkıyordu.

     Ne yapacağımı ne diyeceğimi bilemez bir şekilde öylece kalakalmıştım. Aramızdaki sessizlik sürüp giderken bu sessizliği babam bozdu.

     "Hem ben sana kızda buldum."

     "Kız mı buldun!?" dedim şokla.

     "Hasan Amca'nın kızı Sibel yok mu?"

     Yok artık Sibel mi?! O ne alaka? Taa İngiltere'de Sibel nerden geldi aklına? Kesin babasını kullandı bana ulaşmak için, o da benim babama dedi tabi. Sonuç ortada!

     "O işte. Güzel kız değil mi? Bak oğlum, bu benim ölmeden önce son isteğim. Ben torun istiyorum, bir yuvan olsun istiyorum."

     Babamın senden son isteğim dedikten sonra diyeceğim hiç bir şeyin kalmadığı yerdeydim. Buna mecburdum. Zaten çocuklarımın olması fikrine hiç bir zaman karşı olmamıştım. Sadece daha önce hiç evlenmek isteyeceğim kimse ile karşılaşmadığım için evlenmemiştim. Artık sevmeyi bekleyemezdim. Evlenmek isteyeceğim biri belki de hiç karşıma çıkmayabilirdi. Kader kısmetti böyle şeyler.

     Ama Sibel'le de evlenemezdim. Her yerden hayatıma girmeye çalışıyordu. Şimdi de ailelerimizi kullanıyordu. Yapacak başka bir çarem kalmadı.

     "Baba bende sana hayatımda biri olduğunu söylemek için arayacaktım." dedim birden.

     Ne dediğim hakkında en ufak bir fikrim bile yoktu. Sadece Sibel sorununu ortadan kaldırıp babamı mutlu etmek istiyordum. Babamın kahkahalarını duyduktan sonra doğru şeyi yaptığımdan emin oldum. Babam için her şeyi yapardım.

     "NE!? Sen ciddi misin?" neşeyle sorduğu bu soru tüm tereddütlerimi alıp götürmüştü.

     "Evet babam çok ciddiyim. Henüz evlenmek için erken diyordum ama sen torun istedikten sonra hemen evleniriz."

     "Çok sevindim oğlum. Beni o kadar mutlu ettin ki.. Annen de bu haberi duyunca havalara uçacak? Eee gelinimizle ne zaman tanışacağız?"

     "En yakın zamanda gelir, elinizi öperiz. Sen hemen iyileşmeye bak, gelinini getireceğim sana."

     "Teşekkür ederim oğlum, çok teşekkür ederim.. Böyle güzel bir haberden sonra daha hızlı iyileşirim ben." diyerek telefonu kapattı.

     En son duyduğum ses; anneme büyük bir neşeyle seslenişiydi. Elimde olmadan gülümsedim. Evlenecektim başka çarem yoktu. Ama kiminle? Off!

     Buda nerden çıkmıştı şimdi? Çaresizlikle yatağıma attım kendimi gözlerimi kapatıp şakaklarımı ovdum. Bugün nasıl bir gündü böyle bitmiyordu. Ben nerden bulacağım şimdi evlenecek kızı?!.

     Bu soruya cevap olarak bir çift gri-mavi göz geldi, gözümün önüne. Perimin gözleriydi bunlar. Bir an bu fikirle gülümsedim. Delirmiştim evet kesinlikle delirmiştim. Doğru dürüst tanımadığım, hatta ve hatta sadece yarım gündür tanıdığım bir kızla evlenmeyi düşünüyor olamazdım değil mi ama?! Aklımdan zorum mu var?

     Telefonumu elime alıp tüm rehberimde ki kadınların isim listesine tek tek baktım. Hiç biri ile de evliliği formaliteden bile olsa kabul edemedim.

     İstemedim.

     Tekrar o gözler düştü aklıma..

     Hemen şirkette ki gece vardiyasında olan güvenlik müdürümüzü arayıp odamdaki dosyadan numarasını bana göndermesini istedim.

     Numaranın gelmesini beklerken içimi heyecan kapladı. Beklemek zor geldi. Elimde telefonu çevirirken mesaj sesini duydum ve hemen açıp gelen numaraya mesaj at dedim. Saat çok geç olmuştu ama sabaha kadar da bekleyemezdim. Bu çılgın fikirden vazgeçmek istemedim. Evet, istemiyorum vazgeçmek. Bu garip farkındalık ile bir kaç mesaj denemesinden sonra en sonunda bir mesaj atabilmeyi başardım.

     ''Senin bir işe ve bir eşe ihtiyacın var, benim bir iç mimara ve bir eşe ihtiyacım var. Benimle evlenir misin? Yarın sabah sekizde kahvaltı için seni almaya geleceğim detayları görüşürüz. ANDAÇ NESİM ''

     Kesinlikle delirmiştim. Yine de gülmsüyordum. Gülümsemekten kendimi alamadım.

NESİMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin