Bölüm 1: OTUZ YAŞ

17.2K 896 211
                                    


Instagram adresim: gulsenkilicaslanofficial

Her kadın için bu hayatta belli mihenk taşları vardır. Benimkiler sırasıyla şöyleydi; ilk okula başlamam, ergenliğe girişim, lisede bir kız arkadaş grubu edinmem -ve gerçek dostlarımı bulmuş olmam-, üniversitede ilk kez âşık olup biriyle birlikte olmam, mezuniyetim, terkedilmem, iş hayatına başlamam, kariyerimde hızla tırmandığım her bir basamak -ki o basamakları saymam benim için onur verici olsa da size sıkıcı gelecektir-. Son olarak da otuzuncu yaş günü...

Aslında araya sıkıcı iş terfilerinin yanında; evlilik teklifi almam, nişanlanmam, evlenmem, balayım, ilk hamileliğim, oğlumu doğurmam, ikinci hamileliğim ve kızımı doğurmam diye eklemiş olmayı da çok isterdim ama maalesef mümkün değil. Mezuniyet ile otuz yaş arası tüm bunları yapmak için kısa olduğu için de değil. Facebook arkadaş listem, tüm bunları sırasıyla ve fazlasıyla yapan arkadaşlarımla dolu.

Benim müzmin bekar hayatımın sorumlusu; eski sevgilim! Öyle saçma sapan bir zamanda öyle nedensiz bir ayrılık yaşadım ki şimdi tüm erkek ırkından nefret ediyorum. Hepsi güvenilmez, şerefsiz, adi pisliklermiş gibi geliyor bana. O yüzden aşk defterini çoktan kapatıp tozlu raflara kaldırdım ve işime yoğunlaştım. Kariyerim açısından parlak günler yaşıyorum ve otuzuncu doğum günümde bunlara bir yenisi daha eklendi; seksiyon müdürlüğü! Adından ötürü beni eskort sananlara iki çift lafım var; "Sözlük alın küçük cahiller!"

Seksiyon; kısım, bölüm anlamına gelir.

İnsan kaynakları bir incelik yapıp terfi haberini, işten sonra bana yapılan sürpriz doğum günümde -bir hafta öncesinde terfimin kesinleşmesine rağmen- yeni bir habermiş gibi duyurdu. Aslında sürpriz parti kısmı da yalan çünkü her şeyi ben organize ettim hatta doğum günü pastamı tasarlayıp parasını da ben ödedim ama detaylara takılmamak gerek. Hem kim otuzuncu doğum gününü bir başkasının ellerine öylece bırakabilir ki? Bir sonraki düz hesap tarih on yıl sonraki kırk yaşta ve asla otuz yaşın diriliğine sahip olamazsınız! Hem fotoğraflarda taş gibi gözüküp hem de resmen olgunluğunuzu ilan ettiğiniz yaştır otuz.

Gözlerimi açtığımda, yatak odamın tavanında, dün akşamki doğum günü partimden kalan, helyum dolu, parlak altın renkli üç ve sıfır rakamlarını gördüm. Telefonumu alıp dünkü fotoğraflara bakarken iyi ki çocuk yapmamışım dedirten fiziğime ve elbisemin bana nasıl yakıştığına bakıp memnuniyetle gülümsedim. Sosyal medya hesaplarıma koyduğum doğum günü fotoğraflarımın altına gelen tebriklere kibarca tek tek cevap yazdıktan sonra yatağımdan kalktım. Aslında daha işin başlamasına çok vardı hatta gün bile açmamıştı fakat benim rutinim böyleydi.

Erkenden uyanır ve bir bardak limonlu su içtikten sonra yaşadığım rezidansın alt katındaki spor salonuna inerim. Sonrası kan, ter ve gözyaşı! Tam bir saat spor yapıp on üçüncü kattaki daime geri dönerim. Duş ve dengeli bir kahvaltının ardından, saç ve makyajımla uğraşıp akşamdan hazırladığım kıyafetlerimi giyinirim. Arabam olmasına rağmen sabah sabah trafikle uğraşmamak için daima metroyla -üç duraklık hayli kısa bir- yolculuk ederim. Metro istasyonundan iş kulesine yürürken bir bardak kahvemi alırım ve kuleden içeri girdiğim an yoğun iş temposu da başlamış olur.

Bugün farklıydı ama çünkü otuzuncu yaşımın ve yeni iş pozisyonumun ilk günüydü. Yarısı beyaz yarısı siyah, asimetrik kesim etekli, mini elbisem üzerime tam oturuyordu ve asgari ücret fiyatındaki ayakkabılarım simsiyah parlıyorlardı. Siyah saçlarım ve beyaz tenimle uyumlu olarak baştan ayağa siyah beyazdım. Sadece iki yerde renk vardı; sürdüğüm mat kırmızı rujumla iri dudaklarımda ve marka ayakkabılarımın tüm dünyaca bilinen alameti farikası tabanlarında.

İş kulesine girdiğim anda, kapıdaki güvenlikten yönetim katındaki kodamanlara kadar evli-bekar her erkek durup geçişimi izler. Asla sekmeyen bir başka ritüel; tıpkı şampuan reklamlarındaki gibi hepsi büyülenmişçesine bana odaklanır. Ama bir noktaya açıklık getirmek istiyorum; ilk başlarda, kısa süreliğine güzelliğimden etkilendilerse de artık ilgilerini çeken sadece karakterim. Bana pek çok lakap takılmış durumda ve bazıları şöyle; Kara Cadı, Ruh Sömürücü Cadaloz, Şirret Şıllık, İffetli İfrit, Hedge Witch... Bu sonuncusu, bir bilgisayar oyununda bir türlü öldüremedikleri cadıyı bana benzetmelerinden türemiş anladığım kadarıyla.

SOĞUK SAVAŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin