Bölüm 2: YENİ ASİSTAN

8.3K 683 167
                                    

INSTAGRAM ADRESİM: gulsenkilicaslanofficial


Onunla yeniden göz göze geleceğimi asla düşünmemiştim. Çok hayal etmiş hatta -tekrar karşılaşsak- söyleyeceğim her bir cümleyi ezberlemiştim. Ama şimdi kalbimden yükselen tek bir duygu vardı; nefret! Ne duygusal kırgınlıklar ne de gözyaşları yoktu. Çok güçlü ve öfkeli bir dişi aslan gibi hissediyordum. Pençelerime düşmüş zavallı avımla oynamaktan çok büyük keyif alacağını bilen büyük yırtıcıydım ben.

Yıllar bana hoşgörülü ona ise acımasız davranmıştı. Ben daha fit, daha güzel ve tam bir dişi olmuşken; onun için bir şeyler yolunda gitmemişti anlaşılan. Daima özenle baktığı koyu renk saçlarının yanlarında birkaç tel beyaz vardı ve saçları artık hiç de özenli değildi. Çok kısa kestirip öylece bırakmıştı, taramamıştı bile. Kirli sakalları, kurumsal bankacılık sektörüne kurban gidip kesilmişti. Takım elbisesi sıradandı, eskiden olsa üzerinde bir İtalyan takımı olurdu ve onu tamamlayan deri ayakkabılar, şimdiki gibi ucuz yapay deriden değil.

Sahi, ne olmuştu da sıvı sabun devinin veliahttı, bir bankanın genel merkezinde asistanlık yapmak için işe girmişti? Sorup öğrenmek en iyisiydi ama önce baş başa kalmamız gerekti.

Onun oturuyor, benim ise tepesinde dikiliyor olmamın verdiği fiziki üstünlükle tepeden bakarak "Yeni asistanım siz misiniz?" diye sordum resmi bir şekilde.

"Evet, Munise," dedi gülümseyerek.

Bana gülümsemeye nasıl cüret edersin pislik? Sol kaşımı kaldırıp kollarımı göğsümde kavuşturup "Munise HANIM, diyeceksiniz!" dedim. "Ya da müdürüm, müdire hanım... Ama asla kimseye ilk ismiyle hitap edemezsiniz! İlk gününüz olduğu için bu günkü hatalarınızı İK'ya* bildirmiyorum ama bir daha asla bu iyi niyetimi göremezsiniz!"

Şok olmuş şekilde -değişmeyen tek yerini- kahverengi gözlerini kocaman açtı ve "Ben üniversiteden arkadaş olduğumuz için o samimiyetle..." diye başladı cümleye ama "Ben sizi hatırlamıyorum," diyerek lafını kestim. "İsminiz neydi?"

"Ezel," dedi sinirle çenesini kasarak ve ayağa kalktı.

Artık benden uzundu fakat sorun değildi çünkü güçlü bendim. Onu tanımazdan gelerek sinirlendirmiştim. Onun öfkesine karşılık gayet sakin bir şekilde "Bana atılan mailde Ezel diye birinin adı yazmıyordu," dedim, hiç okumadığım hayali bir maili referans göstererek. Sanki bilmiyormuş gibi düşünüp "Abdulrezzak Hamamoğlu diye hatırlıyorum," diye ekledim.

Artık ilk şoku atlatmış, onu hatırladığımı ve bunları kasten yaptığımı anlamıştı. "Abdulezel Hamamzade adım," dedi soğuk bir sesle.

"Pardon tam hatırlayamamışım. Abdulezel Bey, bir kural daha var ki o da arkadaş arasında gibi kısaltılmış isimler kullanmamak. Çok kurumsal bir bankanın çalışanısınız artık, bunu asla unutmayınız lütfen."

"Tamam, Munise Hanım."

Tenis müsabakası izler gibi bir ona, bir bana bakan diğer altı çalışana baktıktan sonra akıllarındaki soru işaretlerini yok etmek için "Aynı üniversiteden mi mezunuz?" diye sordum Ezel'e, sanki bilmiyormuşum gibi. "Ben hiç hatırlayamadım da sizi, aynı dönemin tüm İİBF mezunları, yıllıkta var. Olsaydınız eminim sizi de görmüş olurdum."

"Ben... Biraz geç mezun oldum sizden. Üç yıl kadar uzadı okulum."

Bildiğimi biliyordu ama oyunuma ayak uydurmuştu niyeyse. Tüm bunların sebeplerini öğrenecektim elbette ama şimdilik orta oyunu gibi iş arkadaşlarımızın yanında oynuyorduk. "Üzüldüm sizin adınıza," dedim samimiyetsizce ve ekledim; "Bana okulu bile normal sürede bitirememiş birini yolladıkları için İK katını ateşe vermek istiyorum!"

SOĞUK SAVAŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin