6.Bölüm - Ateş ve Melek

746 36 5
                                    


Mert bizi bir dağ evine getirmişti. Gelirken de iki doktora haber vermişti. Oda da onu ameliyata almışlardı. Benim yüzümden vurulmuştu. Beni korumak için. Neden katilin kızını korudun Asrın neden? Saatler geçmişti ve bir türlü doktorlardan ses yoktu. Mertte içerideydi kafayı yemek üzereydim! Ona bir şey olursa affetmezdim kendimi. Annesi,babası, kardeşi şimdi de kendi! Ne bela bir insandım ben. Sinirden duvarı yumruklamaya başladım.

"Dur kendine gel. Merak etme Asrın iyi uyutuyorlar." Mert beni çekip koltuğa oturttu. Göz yaşlarımı silip ona baktım. Doktorlar merdivenlerden inip yanıma geldi. "Gece ateşi çıkabilir. Başında durmakta fayda var. Serumu bitmek üzere Mert bey çıkartır. İğne yapmayı biliyor musunuz?" Kafamla onayladım. Ateş şeker hastaydı bu yüzden öğrenmiştim.

"Yazdığım iğneleri 3er saat arayla vurun ağrılarını azaltacak. Ateşini düşürecek. Çok iyi beslenmesi gerek vitamin olarak hapta yazdım." Mert başıyla onaylayıp onları geçirirken ben de Asrının yanına çıktım. Uyuyordu. Uzun zamandır böyle derinden uyumadığı belliydi. Yorgundu. Göz altları çökmüştü. Yavaşça göz aktarına dokundum.

"Bırakmalıydın beni,ölmeliydim işte." Yavaşça dudaklarımı alnına götürdüm. Hafif ateşi vardı. "Ya sana bir şey olsaydı? Sende mi bırakacaktın beni?" Kendi kendime konuşup onu izliyordum. Banyodan bezle su yapıp alnına ve kollarına koydum. Kaşlarını çattı. Öfken uyurken bile dinmiyordu. Ya da göğsünde ki yarayı hissetmekten.

"Ailem sana yara açmamış gibi bir de yenisi ben ekledim. Affet Asrın Dinçer."

****

Yüzüme vuran güneş ışığıyla gözlerimi araladım. Ne zaman uyumuştum en son sabah 5.40tı saate baktığım da. Hafifçe gözlerimi kırpıştırdım. Asrın beni seyrediyordu.

"Uyanmışsın! Neden uyandırmadın beni? Ağrın mı var?" Hemen ayaklanıp iğnesini alacaktım ki elimi tutup beni kendine çekti ve yatağa düşürdü.

"Ben iyiyim, bizim ilk kurşun yaramız değil merak etme. Ama aklına saçma sapan düşünceler de getirme. Sana bir sözüm vardı. Bizde kadınlar korunurdu. Koruduk bilesin."

Şaşkınla ağzım aralanırken hemen yanından kalktım. "Sen gerçekten manyaksın!" Kırılmıştım. Başka ne düşünebilirdim sanki? Yok bana aşkından atladın da kurtardın beni! İğnesini alıp koluna yapıp aşağı indim. Ne halin varsa gör!

"Günaydın." "Günaydın." Mert yukarı çıkarken mutfağa girdim ve kahvaltı hazırlamaya başlamıştım. Yumurtalar başlanırken biber ve salatalıkları doğradım. Beyefendi iyi beslenmeliydi!

"Başka bir şey getirme aklına! Ben de hemen aşık olduğunu getirdim! Hatta gel kocam ol! Aptal herif! Atlamasaydın o zaman." Sinirle salatalıkları tabağa koyup peyniri kesmeye başladım. Yanağıma konan öpücükle hemen peyniri bıraktım.

"Sen böyle her gün kahvaltı hazırlarsan karım olabilirsin ama her akşam da kurşundan koruyamam seni ben!" Alaylı ve buz gibi ses tonuyla konuşup karşıma dikildi. Elimde ki bıçağı ona çevirdim.

"Bana sakın bir daha dokunma duydun mu? Dün vurulan benmişim gibi de hareket yapma! Otur işte kahvaltını yap." Beni duymuyor gibiydi. Sargısı değişmişti. Yavaşça sandalyeye oturup beni izlemeye başladı. Sabır dilercesine kollarımı kaldırdım. Mert'te mutfağa gelince çayları koydum. "Ne Demir adamsın be kardeşim yine ölmedin!" Mert bunu gülerek söylüyordu normal bir şeymiş gibi! Asrın ise eliyle alıştık artık der gibi bir şey yapıp çayını yudumladı.

Elveda Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin