kuroo telefonda biriyle konuşurken kenma sadece onu izliyordu. kendinden sadece iki yaş büyüktü ama çok olgun gözüküyordu. hem davranışları hem de görünüşü onun olduğundan daha büyük gözükmesine neden oluyordu.
kuroo telefonu kapatınca derin bir nefes verdi. "bir işi de başarın." diye mırıldandı. kenma aslında merak etmemişti ama iletişim olsun diye ne olduğunu sordu.
"işleri çok yavaş hallediyorlar. ayrıca seni bana bıraktılar."
"bir şey sorabilir miyim?" kuroo başıyla onayladı. "amacınız ne?"
kuroo bu türden bir soru bekliyordu. "bu okulun sahibi sandığın gibi biri değil." kenma bu sefer merak etmişti. kuroo devam etti. "sana anlatacağım. hem vakit geçirmiş oluruz. burada biraz daha kalmak zorundayız gibi." kenma merakla dinliyordu.
"müdürünüz tanayabileceğiniz en kötü insan. ve bu gruptaki insanlar sırf onu öldürmek için toplandı."
"ne yaptı?"
"tecavüz, dolandırıcılık, öldürme. ne ararsan. ve bu yaptıkları insanların sevdikleriyiz biz. ve onlar için intikam alacağız. kendisi bu iyi ve zengin okulun başında ve okulun adının kötüye çıkmasından deli gibi korkuyor. o yüzden seni rehin aldık. bu sayede ona şu an acı çektiriyorlar. eğer itiraz ederse, polis falan ararsa seni öldürürüz. seni öldürürsek de onun için daha kötü. ailelere falan rezil olur. " kuroo çok konuştuğunu fark edince durdu.
"nasıl toplandınız peki?"
"başımızdaki kişi bir şekilde hepimizi buldu ve iletişime geçti."
kenma bunun üstüne bir şey demedi. kuroo da sessizce oturuyordu. kenma çaktırmadan kuroo'ya bakıyordu. acaba onun sevdiklerinin başına ne gelmişti?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
stockholm syndrome ⎯ kuroken
Fanfiction• uyarı: şiddet, silah stockholm sendromu; rehinelerin, kendilerini esir alanların duygularını anlama durumuna gelmeleri ve daha sonrasında suçlulara yardımcı olmaya çalışmaları ve sonunda özdeşim kurmaları halidir.