Chapter 3: Crush

60 5 0
                                    

Herkese yeni bir bölümden merhaba. Ben Zeynep ve bu bölüm bana ait bundan sonra ki bölümü yine arkadaşım OzgeDeniz yazacak. İyi okumalar.

Not: O yıldız tuşu elinizi ısırmaz ^·^

Sınır: +10 Vote +3 yorum

#Elizabeth

Planımızın düzenlendiği otele Niall ile bir adım attığımız da anında görevliler yanımızda belirdi. Kimseye paramdan 1 kuruş koklatmayacağım. Uzaktan bakınca para mı sıçıyorum! Evet! Ama konumuz bu değil.

Rezervasyon masasına geldiğimizde arkasının tamamen cam olduğunu gördüm. Miami'nin eşsiz manzarası! Buraya bayılıyorum! Tek sorun saçlarımın şuan mavi ile pembe arasında bir renk olmasıydı. Justin benim kılık değiştirmemden dolayı böyle boyatmıştı. Göt! Benim sarı saçlarımın nesi vardı! Ama Tanrı'ya şükür geçiciydi.

"Ah, merhaba Bayan Brought." Bir anda yıllık gülümseme kotasını dolduran ve belki göğüslerine slikon yapmak için verdiği parayla ülke ekonomisini canlandırabilecek kıza en sahte gülümsemelerimden birini gönderdim. Niall'a göz ucuyla baktığımda gördüğü manzara karşısında fazlasıyla memnun olduğunu gördüm.

"Şey, evet beni Elizabeth Brought'a benzetirler ama ben o değilim. Adım "Izzy Horan"dedim yapmacık gülümsememle. Bu görev için özellikle benim ad değiştirmem gerekiyordu.

"Yanınızda ki?" Pekala onun soy adının değişmesi gerekmiyor.

"Niall Horan." Diyerek gülümsedim.

Rezarvasyon işlerini hallettikten sonra bize verilen odanın içine girdim. Çantamı bir kenara koydum ve yatağa uzandım. Niall yatağa yöneldi ama beni farkedince geri saptı. Ki bu benim işime gelir. Karşımdaki tekli koltuğa oturdu ve derin bir nefes verdi. Uçak yolculuğu onu yormuş olmalıydı. 10 saat boyunca kıçının koltukta olması hoş değildi.

"Pekala, ne yapıyoruz?" Diyerek başını kaşıyan Niall'a döndüm.

"Bilemiyorum diğerlerini beklemeliyiz sanırım." Dedikten sonra Niall'ın telefon melodisi duyuldu. Telefonu alıp banyoya girdi. Ve kapıyı kitlendi. Ne!? Yemedik. Odadan ensesini kaşıyarak çıktı ve koltuğa yayıldı.

"Harry ve Candice uçaktan inmişler." Güzel, bu piçle yanlız kalmayacağım.

"Ne dediğini duydum." Ne?

"Neyi duydun?" Dedim saf saf.

"Bana piç dedin, sesli düşündün. Ve sen de bir ineksin." Dedi sırıtarak. Bu ineğin sen kıçını öp! Hah!

Dediklerine karşılık gözlerimi devirdim. Bu görev çok zor olacak...

*******

Candice ve Harry'nin otele girmesiyle telefondan haberleştik. Şimdi ise dördümüz Miami'yi dolaşıyorduk.

"Bence Niall ve ben birlikte gezmeliydik." dedi Harry sıkkınca. Bu çocuk Niall'dan da beterdi, Candice'a acıyorum.

"Dördümüz birlikte gezmeliyiz, Justin böyle istedi." Harry derin bir of çekti ve yürümeye devam etti. Caddenin karşına geçmek için adımladığımızda üçümüz yeşil ışığın yanmasını beklerken Niall atlamıştı. Tanrım! Araba! Niall! Arabanın onun üstüne geldiğini farkettiğimde iş işten geçmişti. Ufak bir çığlık atıp Niall'ın yanına koşmaya başladım. Bütün şanssızlıklar bir insanı bulabilir miydi! Bakınız ben!

"Niall, iyi misin?" Niall'ın bilinci yerindeydi. Candice her ne kadar hepsinden nefret etse de korkmuş olmalıydı.

"Evet Candice, daha demin bana araba çarptı ama iyiyim teşekkürler!" diye tısladı Niall.

"Ortalıkta sümsük gibi duracağınıza hastaneye gidelim!" Harry kükrediğinde Candice gözlerini devirdi.

"İsterseniz sizi hastaneye götürebilirim?" Niall'a çarpan arabanın sürücüsü arabadan indiğinde Harry gözlerini devirdi.

"Salak salak konuşma! Sen çarptın tabi ki de sen götüreceksin!" diye bağırdığın da gözlerimi sıktım. Tanrım, sesi kaç oktavdı!? 10 falan mı?

Niall'a baktığımda dişlerini sıktığını ve ağlamamak için zor tuttuğu gördüm. Buna gülmemek için kendimi zor tutuyordum. Ağlak zırlak bebek.

Harry, Niall'a çarpan arabaya Niall'ı bindirdi. Biz de arbaya bindik ve adamın bizi en yakın hastaneye götürmesini bekledik.

*****************

İnsanlar Miami'de eğlenir ama ben buraya soygun yapmaya geldim üstüne bir de iş yapacağım adama araba çarptı. Tamam soygunun dışında normal bir tatil bekliyordum. Bu kadar aksiyon bana fazla. Olayları anlatmamı isterseniz hastaneye geldik ve diğerlerine haber verdik. Ondan sonra Niall ameliyata girmişti. Lif yırtılması varmış. Niall ona çarpan kişiden şikayetçi olmadı zaten daha büyük suçlar işlemişti eğer şikayetçi olsaydı tuhaf olurdu. Şimdi ise oturmuş Niall'ın ameliyattan çıkmasını bekliyorduk. Ameliyathaneden doktor çıktığında Harry ve Candice doktorun yanına gitti. Ne yani benim de gitmemi falan bekliyordunuz!? Daha çok beklersiniz!

"Ameliyattan çıktı şuan durumu iyi ama geceyi burada geçirecek, yakını var mı?" Oturduğum sandalyerden kalktım ve dokturun gittim.

"Ben, kardeşiyim."

"O zaman bu gece onunla refakatçi olarak sen kalmalısın." Ne!? Neden ben?

"Bilmem ki." diye geveledim. Harry onun en yakın arkadaşı neden o kalmıyor!? Candice'a döndüğümde başını "Onaylasana salak" dercesine sallıyordu.

"Pekala ben kalırım." diye ofladım. O yanında refaketçi olarak kalmak istedğim son kişiydi.

"O zaman otele döneyim ve eşyalımı alayım." dedim ve topuklarımın üstünde döndüm. Harry ve Candice'ın arkamdan geldiğini hissedebiliyordum. Onlara doğru döndüm.

"Harry!? Sen en yakın arkadaşı değil miydin neden sen kalmıyorsun!" diye sitem ettiğimde Candice gözlerini devirdi.

"Çünkü şuan bir görevdeyiz ve sen ise Niall'ın kardeşisin." dedi sakince. Ben bağırıp çağırırken onun bunu sakin bir şekilde söylemesi beni korkuttu. Sinirle önümü döndüm ve hastanenin çıkışına doğru ilerlemeye başladım. Hastaneden çıkmamla Miami'nin sıcak havası yüzüme çarptı. Bir taksiye binip otele geldik. Taksinin parasını kim ödeyecek konusunda biraz tartışma yaptık. Harry benim zengin olduğumu söyleyerek bütün parayı bana yükledi. Candice da onun fikrine katılınca sonuç olarak parayı ben ödemek zorunda kaldım. Otelin içine girdiğimizde asansöre bindik ve hepimiz odalarımızın olduğu katlarda indik. Yarın Vickie gelecekti ama ben burda olamayacaktım. Yani öğlen 12 gibi çıkabiliriz heralde. Odama girdim ve odaya vuran güneşin batışında oluşan turuncu-pembe rengini hayretle izledim. Millet böyle bir manzarada yemek yerdi, gezerdi ama ben hayatta en son yanında refakatçi olarak kalmak istediğim Niall'ın yanında kalacaktım. Umarım yolda bana da araba çarpar ve onu yanında olmaktan kurtulurum.

Bir çantanın içine Niall'a bir iç çamaşırı, biraz kıyafet ve bir pijama ve kendime pijama ve kıyafet aldıktan sonra odadan çıktım. Yine bir taksiye bindim ve hastanenin önünde durdum. Hastane geceleyin daha havalı gözüküyordu. Nerden baksanız benden bile havalı diyecektim. Ama demeyceğim. Bir hastane benden havalı olamaz. Ben bu dünyadaki en havalı insanım. Ben! Sadece ben!

Resepsiyondaki esmer güzeli hemşirenin yanına yaklaştım ve en sahte gülümsememi yerleştirdim. O ise benim aksime gayet samimi bir gülümseme yerleştirmişti.

"Niall Horan."

"7. kat 423. oda." dediğinde asonsöre doğru ilerledim ve 7. kata bastım.Asansörün içinde beklerken asansör ani bir sarsıntıylka durdu. Cidden mi? Her şeyin üstüne bir de asansörde mi kaldım!

Hidden In The DarkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin