Genç kadın kızının saçlarını okşarken gülümsüyordu. Onun kahverengi bukleleri elinde ona okuduğu büyü kitabını yanına bıraktı. Küçük kızı yarın da öğrendiklerine dair test edecekti. Neyse ki Rose da bunun için ayrıca heyecanlanıyordu."Artık yatma vakti." dedi Hermione huzurla. Kızın yeşillerle dolu odası Draco'nun eski odasıydı. Loş ışık etrafı kaplamıştı. Genç kadın içindeki huzursuzluğu Rose'la bir miktar atabiliyordu neyseki.
"Bana tekrardan babamla nasıl aşık olduğunuzu anlatır mısın?" dedi Rose gözlerini annesinin kucağına açık tutarken. Genç kadınsa derin bir nefes almıştı. İçi huzurla dolarken Draco'yu düşünmek bile onu mutlu etmişti.
"Geçtiğimiz yolların bir önemi yoktu Rose. Biz sadece aşık olduğumuzu anladığımızda, tüm kötülükleri geride bıraktık. Birbirimize yaptığımız yanlışları da unuttuk-"
"Yapılan her şey affedilebilir mi anne? Aşık olduktan sonra?" dedi küçük kız merakla. İkisinin geçmişe bir yolculukla gidip birbirlerini sevmeleri ona masalsı geliyordu. Hermione derin bir iç çekti.
"Hayır Rose. Affedilmez, ama fedakarlıklar her şeyi unutturur. Büyükannen ve büyükbaban gibi. Küçükken ölen halanı anlattığımı hatırlıyor musun?"
"Evet büyükbabam bunu kendi başına atlatmıştı. Ve babama ve büyükanneme söylememişti." dedi küçük kız düşünceli bir şekilde. Hermione başını aşağı yukarı salladı. Kız devam etti. "Ama sen ondan nefret edersin". Hermione gülümsedi.
"Evet. Ama büyükbaban çok güçlü bir adam Rose. Ve seni ne olursa olsun çok seviyor. Önemli olan tek şey de bu. Bizim aşkımıza gelirse, kusursuz değildi. Birbirimizin canını defalarca yaktık. Bunu yaşamanı istemem ama eğer bir gün yaşayacak olursan da, kalbinin sesini dinle. O sana doğru yolu gösterecektir."
Rose düşündü. Annesi gitmeye yeltenecekti ki kız sıkıca onun elini tutmuştu. "Ya yine kabus görürsem? Ya yine gelirse?" dedi tek nefeste. Annesi kızına sıkıca sarıldıktan sonra mırıldandı. "Sana hiçkimse zarar veremez Rose. Sen güçlüsün. Bunu asla unutma."
Küçük kız yatakta doğrulurken kafasında bir sürü soru işareti vardı. Anlayamadığı şeyler canını sıkıyor gibiydi.
"Anne, ya yeterince güçlü değilsem?" dedi tekrardan. "Ya ben senin gibi olamazsam?"
Hermione Granger tebessüm ederken kızın yanağını okşadı.
"Sen daha da iyisin Rose. Hogwarts'a başladığında farklı olduğunu göreceksin. Asla kimsenin incinmesine göz yumma. Ezilen insanların yanında ol-"
"Senin ev cinleri için savaştığın gibi mi?"
"Evet tatlım. Ama aynı zamanda bir Malfoy olduğunu da unutma. Kimsenin sana yukarıdan bakmasına izin verme."
Rose bunu uzun süre düşündü. Sonrasında annesinin yanağına bir öpücük bırakıp geri yatmıştı. Hermione onu seyrederken kendini daha fazla tutamadı. "Bizimle yatabilirsin."
Rose başını iki yana salladı. "Hayır, korkmuyorum."
***
1 sene önce
"İnsanları korumamı sen söylemiştin!"
Hermione sinir krizi geçirirken Draco da karısını sakinleştirmeye çalışıyordu. Rose kollarını önünde bağlayıp kendini koltuğa attığında Narcissa ve Lucius da aşağı inmişlerdi.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Prophecy |Senseless 3. kitap
FanfictionSenseless ve Decision kitaplarının devamı ve üçlemenin sonuncusudur Roseline Narcissa Malfoy Hermione Granger'ın cesaretine ve Draco Malfoy'un hırsına sahipti. Lucius Malfoy'un gözdesiydi ve güzelliğiyle herkesi hayran bırakan bir veelaydı. Rose ke...