Sevgili günlük,
Aile trajedisine şahit olduğumdan beri herkes ne yapacağını şaşırmış durumda. Sanki 16 değil de 12 yaşındaymışım gibi sürekli peşimde gezip iyi olup olmadığımı anlamaya çalışıyorlar. Babamın evde olmamasına karşılık benimle görüşmek için yazdığı mektupları ise şimdilik görmezden geliyorum.
Annem ve büyükbabam da benimle vakit geçirmek için birbirleriyle yarışıyorlar. Okula dönmeyi ertelediğim için iyi olmadığıma karar verdiler. Hala bütün gün didişiyorlar ve iddaa üzerine büyücü daması oynayıp kavga ediyorlar. Hakaretler havada uçuşuyor tabi ki. En azından bunu değiştiremedikleri için seviniyorum. Matem havası artık beni boğmaya başladı.
"Rose? Annenle çay içeceğiz. Gelmek ister misin?"
Büyükannem kafasını kapıdan uzattığında kalemi bir kenara bırakıp ona doğru döndüm. Annem yine işten erken çıkmıştı demek.
"Şu an işim var büyükanne." dedim tebessüm ederek. Büyükannem derin bir iç çekip kapıyı kapattığında da kalemi tekrar elime aldım.
Şöyle ki babamın Astoria denen kadınla gidişi kafamdaki soru işaretlerini söndürdü. Ne için kavga ettiklerini bilmeden geçen 2 yıl pek hoş sayılmazdı çünkü. Artık bunun arkasında dönen şeyin ne olduğunu anlama vakti. Sonrasında da Gryffindor cehennemine döneceğim. Dostlarımı ve Kris'i göreceğim.
Kris'i düşünmek tüm vücudumu titretirken derin bir nefes alıp yatağıma sırt üstü uzandım. Sonrasında da dolabıma doğru ilerledim. Yanımda Lucas olsaydı eğer bu dedektiflik işiyle alakalı çok heyecanlanırdı kesin. İyi bir takım olurduk ama maalesef dostum yanımda değildi. Uzun saçlarımı arkaya doğru attıktan sonra dolabımdan bir kaç sade kıyafet çıkarmıştım. Ziyaret edeceğim bir kaç yer vardı. Öncelikle kütüphaneden başlayacaktım.
***
"Şeker?" dedi Narcissa Malfoy kibarca. Hermione Granger ise pek konuşmadan başını aşağı yukarı salladı. Şeker suda erirken durgun bir şekilde izlemekle yetiniyordu olanları. İki kadının sessizliğinin nedeni belliydi.
"Evden ben gideceğim Cissy-"
"Sen neden bahsediyorsun?!"
Narcissa kadının sözleriyle başından aşağı kaynar su dökülmüş gibi olmuştu. Hermione ise düşünüyordu. Malfoy köşkünde yaşamanın doğru olduğunu düşünmüyordu artık. Geçen gün ettikleri kavganın acısı hala kalbinin üzerindeydi.
"Burada kalamam Cissy. Burası oğlunuzun evi. Benim değil-"
"Peki ya çocuklar? Hermione oğlumu çok seviyorum ama bu yaptığına anlam vermemi bekleme. Lucius'un bile ağzından böyle bir şey çıkmadı. Çıktı mı yoksa? Sana bir şey dediyse evden gidecek kim belli oldu."
Hermione buruk bir şekilde gülerken çayını yudumluyordu. Başını hafifçe iki yana salladı.
"Hayır Cissy. Lucius oldukça makul davranıyor. Hatta sanırım damada bana bilerek yenildi dün. Draco konusunu açmıyor bile."
Narcissa rahatlayarak derin bir nefes aldı. "Az kalsın onu yeniden boşayacaktım."
Hermione buna kahkaha atarken ikisi de gülüyordu. Genç kadın evi inceledi sonrasında. Gözleri etrafta gezerken derin bir nefes aldı.
"Neredeyse 10 yıldır beraber yaşıyoruz. Bu evden ayrılmak isteme sebebimin Lucius Malfoy değil de Draco olacağını asla tahmin edemezdim. Sen ne düşünüyorsun Severus?"
![](https://img.wattpad.com/cover/188580316-288-k272622.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Prophecy |Senseless 3. kitap
FanfictionSenseless ve Decision kitaplarının devamı ve üçlemenin sonuncusudur Roseline Narcissa Malfoy Hermione Granger'ın cesaretine ve Draco Malfoy'un hırsına sahipti. Lucius Malfoy'un gözdesiydi ve güzelliğiyle herkesi hayran bırakan bir veelaydı. Rose ke...