"Böyle korkunç bir şey nasıl yaşanabilir?" dedi Hermione Granger evde oradan oraya yürürken. Lucius ve Narcissa ise koltuklarında oturmuş kadının sakinleşmesini bekliyordu. Hermione ise çıldırmış gibiydi."Hogwarts'da bir çocuk öldürülüyor ve kimse açıklama yapamıyor!"
Hermione koltuğa geri oturduğunda karşısındaki ikiliden ses çıkmıyordu. Lucius ise yavaşça ayağa kalktı.
"Torunlarım güvende mi önce onu anlayalım. Sen de sakin ol. Draco zaten araştırdığını söyledi." dedi sakin bir ses tonuyla. O da en az onu kadar endişeliydi. Rose ve Scorpius oradayken olmaması da enteresan olurdu ya zaten.
"Benim de gitmem gerekiyor-"
"Hayır Herm. Okula aileleri almıyorlar." dedi Narcissa nazik bir sesle. Karşısındaki kadınınsa umursuyor gibi bir hali yoktu. Atkısını boğazına sardıktan sonra seherbazların yanına gitmek için çantasını da eline aldı.
"Profesörlüğü yeni bıraktım. Hem içeri almamayı denesinler bakalım."
Genç kadın cisimlendiğinde Narcissa ve Lucius da birbirlerine dönmüşlerdi. Narcissa gözlerini devirdikten sonra okudukları haberi eline aldı.
"Gerçekten de birbirinizden bu kadar nefret ederken aynı huyları paylaşmak zor olmuyor mu Lucius?" dedi alayla gülerek. Lucius Malfoy da o sırada ayağa kalkmıştı.Bu benzetmeden pek hoşlanmamıştı. "Saçmalama Cissy."
"Nereye?" dedi paltosuna uzanan adama şaşkınlıkla bakarak. Lucius bastonunu aldıktan sonra derin bir nefes aldı. "Hogwarts'a gidiyorum."
***
Elimdeki ince battaniyeyi ortak salonda uyuyakalan Ginny'nin üzerine örttükten sonra yüzüne gelen saçlarını da çektim. Sonrasında da koltuğa geri oturduğumda karşımda Lucas ve Cedric duruyordu. Nereden geldiğini anlamadığım Vanessa Lucas'ın omzuna başını koymuştu. Herkes korkuyordu.
"Sana sıçak çikolata getirmemi ister misin?" diye sordum nazik bir şekilde. Yerinde titreyen Vanessa ise bu sorumla başını belli belirsiz aşağı yukarı sallamıştı. Salonun ilerisindeki kupalara yürümeyi tercih ettim. O sırada yanı başımda Lucas belirmişti.
"İstersen Vanessa'yı yalnız bırakma. Kötü görünüyor."
Omuzlarını silkerken gergin yüz hatlarını seçebiliyordum. "Sen de kötü görünüyorsun. Önceliğim bu."
Başımı iki yana salladım. Gözlerime dolan yaşlari itmeye çalışıyordum bir yandan. Lucas fark etmiş gibi bana döndü ve kolumdan hafifçe çekerek beni kendisine doğru döndürmüştü.
"Roe, bana anlatmadığın bir şey var mı?"
Gözlerimi hafifçe silerken iki omzumdan tutup bakışlarını benimkilere kilitledi.
"Bak, tüm gün boyunca birileriyle ilgileniyorsun. Tamam korkmuş olabilirler. Ama sen de onlardan iyi durumda değilsin. O çocuğu tanıyordun-"
"Hayır Luke. Sadece tanımıyordum." dedim zorlukla. Titreyen ellerimle gözyaşımı silerken derin bir nefes aldım. "Adımı seslendi Luke. Onu son gören bendim. Salona girmeden hemen önce adımı seslendi. Bense yine peşime takılacak diye umursamadım, neler olduğunu anlayamadım."
Lucas duyduklarıyla şaşkına dönerken devam ettim. "O ölmeden önce benden yardım istedi, bense tüm gece aptal bir yarışmaya girip girmeyeceğimi düşündüm. Onun ölümüne sebep olduktan sonra-"
"Saçmalamayı kes."
Lucas bana sıkıca sarılırken ben de kollarımı ona sardım. Mason Mckyle benim için hiçbir anlam ifade etmemişti. Şimdi ise, onu ölümden çekip alamamak, suçluluk duygusu içimi kavuruyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Prophecy |Senseless 3. kitap
FanfictionSenseless ve Decision kitaplarının devamı ve üçlemenin sonuncusudur Roseline Narcissa Malfoy Hermione Granger'ın cesaretine ve Draco Malfoy'un hırsına sahipti. Lucius Malfoy'un gözdesiydi ve güzelliğiyle herkesi hayran bırakan bir veelaydı. Rose ke...