Plak ve Anılar
________"Nefes Hanım?" Gelen kargocu elindeki evraktan ismi bulup kapıyı açan kişiye bakmıştı.
"Evet, benim." Uzatılan evrağa imzasını attıktan sonra teşekkür ederek paketi içeriye taşıdı. Bilgisayarı masaya bıraktıktan sonra şarj olması için prize takıp bıraktı.
"İsmin Nefes miydi?" Tahir ise geceden kalan baş ağrısı ile zorlukla uyanmıştı. Duyduğu sesler ile yerinden kalkarken duyduğu isim ile şaşkına dönmüştü.
Tahir'in sesi ile bir anlık irkilse de, ismini uzun süre sonra onun ağzından duymak gülümsetmişti. "Evet, bir türlü söyleyememiştim. Böyle öğrenecekmişsin demek ki."
Hala şaşkınca bakıyordu. Eşinin adı da Nefes'ti. Yoksa dedi... Olamazdı. Kesinlikle tesadüften ibaretti. Ülkedeki tek Nefes eşi değildi ya... Bir şey belli etmemek adına gülümsemeye çalıştı. "Nefes... Çok güzelmiş ismin."
Nefes ise bir anda geçmişe yolculuk yapmaya başlamıştı bile.
"Evet, Suat amca. Müvekkilimiz kesinlikle uzlaşmaya sıcak bakmıyor. Ona göre yazıyorum dilekçeyi." Stajyer avukatlığının zor geçen aylarının sonunda babasının arkadaşı olan amcasının yanında rahata ermişti. Tabi ne kadar erilebilirse o kadar. Karşıdan onaylayan cevap aldığında rahatlayarak kapattı telefonu.
O sırada kendisini izleyen dört çift göz vardı. Tahir, avukat arkadaşlarını ziyarete adliyeye gelmişti. Kafeteryada sohbete dalmışken, telefonla konuşan kız dikkatini çekmişti. Arkadaşını dürtüp kim olduğunu sordu.
"Hiç bulaşma derim kardeşim. Her bekar avukat yaklaşmayı denedi ama ağzının payını alarak geriye döndü." Tahir, arkadaşının sözü ile garipsemişti. Duruşu sert olabilirdi ama gözler asla yalan söylemezdi.
"O sizin öküzlüğünüzdendir. Yıllardır belge yalaya yalaya kibarlığınızı kaybettiniz oğlum." Arkadaşları ona gülerek bakıyordu. O ise bir çift yeşil gözde kalmıştı.
"Adam haklı abicim. Sonuçta yazar. İlla cafcaflı birkaç kelime biliyordur. Sahiden, eğer bu kadar etkilendiysen tanışsana." Tahir ise aklında olan şeyi arkadaşından duyunca neden duruyorum dedi? Ne kaybederdi ki?
Arkadaşlarının yanından ayrılıp birkaç masa ileride oturan, dosyalarla boğuşan kıza doğru yürümeye başladı. Tam ulaştığı esnada aklına gelen şeyle arkasını döndü. Yorgun bir insanın kendisini dinlendirecek bir kahveye her zaman ihtiyacı olurdu. Kahve demek samimiyet demekti. Kendisi de samimiyet kurmakta hevesliydi zaten.
İki kahve alıp tekrar kıza yönelmeye başladı. Nefes ise tam rahatça arkasına yaslanacağı sırada çalan telefonu ile söylenmeye başladı. "Yapıştı artık kulağıma şu telefon."
Tahir, bu küçük kadının isyanı ile gülümsedi ve sandalyeyi çekip oturdu. Nefes, masasına gelen adama baktı önce. Buralarda gördüğü bir tip değildi. Karşıdan konuşan kişiye yanıt verirken şaşkınca bakıyordu kendisine gülümseyen adama. Bıkkınca sorunu hallettiğinde tam konuşacağı esnada adamın konuşması ile sustu.
"Öncelikle sormadan oturduğum için özür dilerim. Ama kahveye ihtiyacın olduğunu düşündüm. Bu affettirmeye yeter mi?" Kahveyi kibarca önüne bıraktığında bir kahveye bir adama bakmaya başladı.
"Özür dileyeceğiniz bir şeyi neden bile bile yapıyorsunuz peki?"
"Siz yapmıyor musunuz? Hayatta her kararınızdan yüzde yüz emin misiniz?" Adamın sözü ile diyecek bir şey bulamamıştı. Kahveyi eline alıp bir yudum aldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAYIP
General FictionNe olduğunu bilmediği hastalık nedeniyle geçmişini günden güne unutan bir adam. Unutulan geçmişte yeri çok büyük olan bir kadın. Bir deniz fenerinde geçmişini hatırlarken, geçmişi karşısına çıkarsa neler olur?