Yüzleşme
_______Bugün, yalnızlığından çıkıp sahil kasabasına yerleşeli tam bir ay olmuştu. Takvimden bir sayfa daha kopardı. O kopan bir sayfada da, umudu kopan bir kadın saklıydı.
Ne olmuştu bu bir ayda? Tahir açısından bakıldığında tamamen düşüncelerin girdabı ile geçmişti. Bir ay boyunca yiyip içmeden düşünmüştü. Karısı, Nefes olabilir miydi? Ama neden ben karınım dememişti? Demesi gerekmez miydi? Kocasından her bahsettiğinde gözleri dolan kadın, ben kocasıysam neden sarılmadı bana diye düşündü durdu.
Nefes açısından bakarsak... Bir aydır oynadığı kumarın acısını çekiyordu. Yazdığı notu bıraktıktan sonra evine dönmüştü. Dört duvara ne kadar evim diyebilirse o kadar evindeydi. Yatağında yatamıyordu. Onsuz gözüne uyku girmiyordu. Evi ev yapan şey, onunla yaşadığı anılardı bu süreçte. Her metre karede onun hayali ile başa çıkmaya çalışıyordu.
Bu süreçte annesi, babası ve en yakın arkadaşları hep yanıbaşında olmuştu. Onu yalnız bırakmıyorlar, neşelendirmeye, umut aşılamaya çalışıyorlardı. Ama onun tek düşündüğü, o yalnız başına ne yapıyor oluyordu...
________
"Taşlar yerine oturmadı mı hala, delikanlı?" Kadir amcası, Tahir'i zorla dışarıya çıkarmıştı. Geldikleri deniz kenarında salaş bir meyhanede rakılarını yudumluyorlardı. Kadir amcaya göre biraz içki tüm sızıları hatırlatırdı. Sızılar yolu ile de anılar üzerine doğru durmaksızın gelirdi.
"Kafam hala çok karışık. Rüyamda gördüğüm kadın, o. Anılarımı anlatan da, o. Ama neden benim demedi?" Aynı durumda kendisi olsa bırakmazdı. Kocan benim der, gitmesine müsaade etmezdi. Ama, birini böyle kaybetmenin ne demek olduğunu bilmiyordu. Bilse suçlamazdı sevdiğini.
"Bir insan bir yere bakıyorsa orada ilgilendiği bir şey vardır delikanlı. Ama bir insan bir yere hiç bakmıyorsa orada ilgilendiği bir şey kesinlikle vardır." Gülümsedi babacan bir tavırla. Bir aydır bu çocuğun doğru yolu bulmasını bekliyordu sabırla. Kalbinin sesini değil, beyninin karmaşasını dinliyordu sadece. Ama gözünün önünde olan biteni görmüyordu.
"Ne anlamalıyım bundan? Yani ben onun kocası mıyım, değil miyim? Önümde bir kanıt yok ki..." Kalbinin sesini dinlemek yerine, somut deliller istiyordu. Bu yüzden suçlanamazdı elbette. Hayatının tümünü unutmuş bir insana kalbini dinle denemezdi kolayca.
"Kanıt inancı öldürür genç adam. Eğer kanıt bulursan, onun karın olduğunu bilirsin. Ama o bilmeni değil, inanmanı istiyor."
"Neden?"
"Çünkü bilmek beyinle, inanmak kalple yapılan bir iştir. O ise sadece birbirinizi sevdiğinize inanmanı istiyor olamaz mı?" Gözlerine baktı genç adamın. Bu kez olmuştu sanırım. Sessizleşti. Nedenleri aramayı bıraktı. Düşünmeye çalıştı.
O kara kara düşünürken, son kozunu oynadı yaşlı adam. "Yarın kalkacaksın ve aradığın şeylerden daha fazla uzaklaşmış olacaksın, belki de sonsuza dek kaybedeceksin. Yeterince zaman kaybetmediniz mi? Harekete geçmenin tam sırası değil mi sence de?" Hadi be dedi. Kaldır artık kendini ayağa. Çık şu kızın karşısına. Sarıl ve anlat bana de.
Haklıydı. Bir seneden fazla yalnızdı zaten. O, yalnızlığına sızmadan önce tek bir şey hatırlayabilmiş miydi? Bir ufak anı bile oluşmuyordu. Ama o geldi geleli onlarca anı ile donanmıştı. Rüyaları bile hayal değildi belki de. Daha fazla yalnız kalmalı mıydı peki? Yalnız kalınca değişecek miydi her şey?
Değişmeyecekti. Burada, zihninde kendi kuyruğunu kovalıyordu sadece. Onu bulmalıydı. Bu bilinmezlikten onunla kurtulmalıydı. "Sana mektup yollarım Kadir amca! Her şey için teşekkürler." Ayağa kalkıp tekneye koşarken son sözleriydi bunlar. Şimdi ise gerçekleri kovalamaya başlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAYIP
General FictionNe olduğunu bilmediği hastalık nedeniyle geçmişini günden güne unutan bir adam. Unutulan geçmişte yeri çok büyük olan bir kadın. Bir deniz fenerinde geçmişini hatırlarken, geçmişi karşısına çıkarsa neler olur?