•final

639 84 138
                                    

"Seni ilk gördüğüm ânı hatırlıyorum biliyor musun?"

Ölmüş gibiydi.

Planı düşündüğü gibi gerçekleşmemişti.

Halil Sezai, tam tamına bir yıldır takip ediyordu Göksel'i. Onu ilk gördüğü an yanına gitmek istemişti, elini tutmak ve bu hastalığı yenebileceğini söylemek... Yapamamıştı. Korkaktı. İşini gücünü bırakmış, her Allah'ın günü o hastaneye gitmişti ama hiç girememişti odasına. Tutamamıştı ellerini. Doktoruyla konuşuyordu her gün, tembihliyordu ona, benim burada olduğumdan bahsetme diyordu. Doktor onu dinlemiş ve en başından beri Göksel'e bu adamın varlığından bir an olsun bahsetmemişti.

"Bir ayçiçeği tarlasındaydın. Güneşi arkasına almasına rağmen böylesine parlayabilir miydi bir kadın? Mümkün değildi. Sana yemin ederim bu kadar güzel olman mümkün değildi."

Burnunu çekip ensesini bastırdı Göksel'in mezarına. Ellerini izliyordu. Ona yeteri kadar dokunacak güçte olmayan ellerini.

"Sonra kanser hastası olduğunu öğrendim. İleri dereceymiş. Bunu öğrenişim de evine hiçbir gelişimde seni bulamamamdan olmuştu. En son bir komşuna sorup öğrenmiştim. O an ellerim kesilmişti sanki, Göksel; aksi olsaydı emin ol gelirdim yanına, alnını öpüp geçeceğini söylerdim. Ama cesaret edemedim.

"Her gün o hastaneye geldim biliyor musun? Hiç giremedim odana ama, sadece yanı başındaki aletin saçma seslerini dinleyebildim. Her gün görüşüyordum doktorunla. Yenmenin neredeyse imkânsız olduğunu söyleyip duruyordu. Benden sana hiç bahsetmedi, bunu ben istedim.

"Sonra bir gün, geldi yanıma. Öleceğini söyledi. En fazla bir buçuk ayının olduğunu... Ne söyleyebilirdim ki o an? Yüzünü göremeyecektim, sesini ise sadece bir kez duymuştum. Bana hiç şarkı söylememiştin mesela, hayali bir adama yazıyordun. Ondan seni taburcu etmesini istedim. Böylece seni görebilecek, sesini duyabilecektim ve sen ölmeden bir gün öncesinde intihar edecektim. Olmadığı için üzülmüyorum, ölü bir kadına âşığım hâlâ, inan dokunmuyor bu... Yalnızca, sana, o ayçiçeklerinin arasında kaybolan kadına yazdığım ilk şarkımı söyleyemedim. Sanırım bugün olması gerekliymiş."

Gözlerini kurulayıp yanındaki gitarını aldı ve yüzünü onun mezar taşına doğru döndü. Parmakları notaları, dili kelimeleri seslendirmeye başladı.

"Seni Sevda Tanrıçası yapan, şu aptal gönlüm değil mi?
Gözlerin kurdu, gönlüme tuzak
Gözlerin de suçlu
Gönlüm de

Bir gökyüzü
Masmavi deniz
Sensiz, kimsesiz
Bir de ben
Sensizken

Yaşlı liman
Kapkara tabut
Bir de ben
Sensizken

Biter bütün hayallerim
Geçer mevsimler, üşürüz yine
Biter sevgili, her şey biter
Ah

Seni sevda tanrıçası yapan, şu aptal gönlüm değil mi?
Lodos olmak, sonra bir şiir
Lodos da suçlu, şairler de

Bir gökyüzü
Masmavi deniz
Sensiz, kimsesiz
Bir de ben
Sensizken

Biter bütün hayallerim
Geçer mevsimler, üşürüz yine
Biter sevgili, her şey biter
Ah...

Biter bir gün
Biter elbet
Bitince ben, ben olur muyum?
İnsan her gün ölmüyor ki
Öleceksem böyle olsun."

Gitarını kenara bırakıp, elini Göksel'in toprağına attı ve kuru toprağı avuçlayıp sıktı. Satırlarının sahibi olan kadın, sanki şimdi gökyüzündeki yıldızlardan birinde durmuş, yüzünü avucunun içine yaslamış onu izliyordu.

"Ama aşk eski bir şarkı, saklanmış masallara
Çığlıklar, sancılar, değmeyin yarama
Ama aşk eski bir günah
Sessiz bir hatıra..."

Bitti.

Sizi seviyorum, bu kurguyu da öyle. Umarım beğenmişsinizdir ve içinizde bir yerlere dokunabilmiştir. Benim kalbimi paramparça etti.

Cesur sevin.

Venin.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jun 10, 2020 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

sevda tanrıçasıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin