22. Bölüm

753 14 0
                                    

25 Kasım 2019 Nevşehir 11:00
Cengiz üzerine yığılan Ramazanı ağacın altına yatırdı ve başını dizinin üzerine koydu.

Sıla koşarak ikisinin yanına geldi. Cebinden çıkardığı bezi sırtındaki yaraya bastırdı. Sonra Cengiz'e çıkıştı.

"Hastaneye götürmek için Ramazan'ın ölmesini mi bekleyeceğiz?"

Cengiz Sıla'nın dediklerini duymadı. Ramazan'ın saçını okşadı. "Hüseyin arabayı getir!" dedi ama sesi neredeyse hiç çıkmamıştı.

Ramazan zorlukla nefes alıyordu. Ardından öksürüğe tutuldu.

Hüseyin Cengizin kısık sesini duymuştu. Bu kısık sesli emiri yerine getirdi ve arabayı yaklaştırdı.

Cengiz Ramazan'ı kucağına aldı. Alnında boncuk boncuk ter birikirken Doblonun arkasına yatırdı. Ramazan'a baktı.

"Cengiz!"

"Söyle kardaşım!"

Ramazan tekrar öksürdü.

Sıla başucuna  gitti.

Ramazan Sıla'ya baktı ve gülümsedi. Kalan az bir gücüyle Sıla'nın elini tuttu.

Sıla Ramazan'ın başını kaldırdı ve arka koltuğa oturdu. Sağ kapıyı kapattı ve Ramazanın başını bacaklarına koydu.

"Sıla sana emanet."

"Öyle söyleme kardaşım. Sen yaşayacaksın." 

Ramazan "ama öyle." derken Cengiz kapıyı kapattı. Şöfor koltuğuna oturdu ve "bak." dedi.

"Seni yaşatmaları için doktorlara götürüyorum. Dayan biraz!"

Ramazan gülümseyerek "tamam." dedi.

Cengiz el frenini indirdi. Hakan ve Hüseyin'e "siz burada kalın." dedi. Gaza bastı. Asfalt yola çıktı ve per bacaları hızla gözden kayboldu.

Cengiz arabanın hızını 120'ye çıkarmıştı. Ramazanı, sırdaşını, kardaşını ve dostunu yaşatmak için her şeyi yapıyordu.

Cengiz arabının hızını 130'a çıkardı. Şehir merkezine girdi. Sağında bir hastane gördü hızını yavaşlatarak direksiyonu kırdı. Acil servis yazan kapının önünde arabayı durdurdu. Arabadan indi ve "yaralı var!" diye bağırdı.

"Çabuk sedye getirin."

Hasta bakıcılar her ihtimale karlı hazır olan sedyeyi arabanın yanına götürdü.

Kısa boylu bir hemşire hızla Doktor'a haber verdi. Kısa sürede her şey hazırlandı. Ameliyat başladı.

Sıla ameliyat odasının önüne sedyeyle birlikte hızla koşarak gelmişti. Ramazan oda'ya girerken gözyaşlarını akıttı. Gözyaşları akıtan gözü karardı. Yere yığılı verdi.

Cengiz "Yenge!" diue bağırdı. Hemen yanına koştu. Onu yerden kaldırdı. Hemişrelerin yardımıyla bir odadaki yatağa yatırdı. Kendisini odadaki bir sandalyeye bıraktı.

"Sıla Yenge neden bayıldı?"

Hemşire Sıla'ya bir serum takarken "yorgunluktan ve şoktan olmalı." dedi.

"Şimdi yaptığım sakinleştiricinin etkisiyle kendisine gelir."

Cengiz "tamam." dedi. Neye üzüleceğine kime koşacağını şaşırmıştı. Çaresiz bir şekilde oturmaktaydı. Sonunda hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı. Gözünü belli bir noktaya dikti. Ağlamasını kesti ve gözündeki yaşları sağ elinin tersiyle sildi.

"Ramazan'ın durumu nasıl?"

"Bilemiyorum efendim. Ameliyata henüz yeni alındı."

Cengiz başını salladı. Telefonu çaldı. Cebinden telefonu çıkardı. Açıp açmama konusunda kararsız kaldı. Sonunda telefonu açtı.

"Efendim Gamze?"

"İyi misin diye arayım demiştim."

Cengiz Sıla'ya baktı. "İyiyim ben." dedi.

"Sen beni merak etme. Kendine dikkat et yeter."

Gamze "tamam." dedi. Üç beş saniye sessiz kaldı. Sonra tekrar konuştu.

"Peki diğerleri iyi mi?"

Cengiz ağlamaklı oldu. Fakat kendinş tuttu. "Ramazan hariç." dedi. Gözünden sessizce bir damla gözyaşı aktı. Bir kaç saniye sustu. Söyleyeceklerini tarttı ve tekrar konuştu.

"Ramazan hariç iyiyiz. O da iyi olacak İnşAllah."

"Ramazan mı? Ramazan'a ne oldu?"

Cengiz gözyaşlarının akmasına izin verdi ama ses çıkarmamak şartıyla izin verdi. "Ameliyatta." dedi.

"Doktorlar hemen girdi ameliyata. Neyse ki doktorlar amaliyata vakit kaybetmeden girdi."

"Hemen ilk uçakla geliyorum Cengiz."

Cengiz "gerek yok." dedi ve ayağa kalktı.

"Buraya gelip de tehlike altında kalmanı istemem."

"Tamam ama durumdan haberdar edeceksin beni."

Cengiz "tamam." dedi ve odadan çıktı.

"Hadi görüşürüz. Ben kapatıyorum."

"Tamam. Görüşürüz."

Cengiz "görüşürüz." dedi ve telefonu kapattı. Cebine koydu ve ameliyathane'ye girdi. Doktorların çıkmasını söylemesine aldırış etmedi. Ramazanın başını okşadı.

"İyi olacaksın karındaşım. Tekrar vatanın için yaralar alacaksın. Ama Allahın izniyle şehit olmayacaksın. Vatan için yaşayacaksın. Eşin, ileride olan çocukların için yaşayacaksın."

"Artık çıkar mısınız? Buraya girmeniz yasak."

Cengiz Doktor'a ters ters baktı. "Sen işini yap!" dedi.

"Ben sana engel olmam."

Doktor çaresizce "tamam." dedi. Tekrar konsantre oldu. Daha kolay çıkarılabilecek olan kurşunu çıkardı.

"İkinci kurşun çıkarılması çok zor bir yere girmiş. Baya zorlayacağa benziyor."

Cengiz kafasını salladı. Ramazan'a son bir kez baktı ve dışarı çıktı. Telefonu çaldı. Bekletmeden açtı.

"Efendim?"

"Ben Oğuzhan Bezik. Ramazan vurulmuş. Doğru mu?"

Cengiz "evet." dedi ve kendisini duvarın dibinde yere bıraktı. Sırtını duvara yasladı.

"Doğru efendim. Ramazan ağır yaralı."

"Ramazan güçlüdür. İyi olacaktır."

Cengiz neredeyse Oğuzhan'ın bile duyamayacağı bir sesle "İnşallah." dedi.

"Siz bana kötü bir haber verdiniz ama ben size iyi haber vereceğim."

Cengiz merakla "ne oldu?" diye sordu.

"Mehmet uyandı ve durumu gayet iyi."

Cengiz gülümseyerek "çok şükür." dedi ve ayağa kalktı. Ama ayaklarında ve bacaklarında derman kalmamıştı. Tekrar duvarın dibine çöktü.

"Bir gelişme olunca beni ara. Tamam mı?"

Cengiz "tamam." dedi. Kalkmak istedi. Fakat kalkacak gücü kendinde bulamadı ve telefonu kapattı. Oturduğu yerde kaldı. Gözleri yorgunluktan kapandı.

🦌BÖLÜM SONU🦌

Vatan Bekçileri (+18) (Ara Verildi)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin