"Ve ben seni kurtarmıştım"
Sesin geldiği yöne döndü üçlü. Elleri cebinde gri sweatli beliren süliet ile jungkook konuştu.
"Hyung?"
Jungkook'un konuşmasıyla kız ona dönmüş ve kaşlarını çatmıştı.
"Bugün izin günü size katılabilir miyim?"
Kafasını eğdiği yerden kaldıran genç güzel bir gülümseme sunmuştu onlara. İşte o an Taeri ile Namjoon göz göze gelmişti. Kız boğazına büyük bir yumru oturduğunu hissetmişti. Çünkü o zamanlar izlediği dizilere özenmiş ve teşekkür amaçlı ona ilk öpücüğünü vermişti. Omzunun üstünde bir elin onu sarsmasıyla kendine gelen genç kız derin bir nefes aldı.
"Bu öptüğün çocuk Namjoon muydu?"
Sırıtarak konuşan Yoongi ile kız aldığı nefesi yanlışlıkla yuttu ve öksürmeye başladı. Omzuna hafifçe vurmaya başlayan Jungkook ve kızın bu haline gülmekle meşgul olan Yoongi kızı fazlasıyla geriyordu.
"İyi misin ?"
Merakla konuşan Jungkook sonrası kız yavaşça başını salladı.
"Şuradaki dere var ya Jungkook."
Konuşarak dikkat çeken Yoongi ile herkes ona dönmüştü.
"Taeri orada ilk öpücüğünü Namjoon'a verdi"
Yoongi'nin konuşmasıyla kız hayatının sona erdiğini düşündü. O an yerin dibine girmektense gökyüzünün en yükseğine uçmayı diledi. Ya da başka bir boyuta ışınlanmayı.
"NE ?"
Yüksek sesle konuşan Jungkook ile Namjoon gamzelerini göstererek güldü.
"Sadece beni öptüğünde küçüktük-"
"Dediği gibi küçük bir çocuktum ve sadece teşekkür amaçlıydı!"
Kendini savunmaya geçen genç kız ile gençler şaşkınlıkla ona baktı. Daha da utandı o an Taeri.
"Benim bildiğim teşekkür el sıkışarak da edilir. Senin teşekkürün öpüşm-"
"Yapma"
Gözleri dolan genç kız çantasından defteri çıkararak arkadaşının göğsüne bastırdı ve sertçe ittirdi. Gencin elindeki defteri de boşvererek son bir bakış attı ve arkasını dönerek uzaklaşmaya başladı. Çok utanmıştı. Utanç gözyaşları denen şey bu olsa gerekti. Yoongi her zaman sınırını aşmayan biri olmuştu. Fakat bu sefer o sınırı aşmamış, füze atarak parçalamış ve dans ederek giriş yapmıştı. Telefonu çalan genç kız elini cebine attı ve telefonunu çıkararak babasının aradığını gördü. Nefsini düzenleyerek telefonu açtı ve neşeli sesiyle konuşmaya başladı.
"Aloo~"
"Abla!"
İşittiği titrek ve korkmuş sesle telaş yaptı. Kim telaş yapmazdı ki?
"Ne oldu Taeyoon?! Çabuk konuş."
"Ev-eve gelme"
Kardeşinin söylediği ile kaşlarını çattı. Eve gelme ne demekti?
"Ne demek eve gelme! Aptal mısın?! Hemen geliyorum"
"ABLA!"
Kızın hızlı adımlarını durduran ses ile kız korkuyla kardeşini dinledi.
"Babam fazla sinirli. İğrenç kokuyor ve fazla dengesiz. Abla eve gelme. Sakın. Eve gelme abla"
Kardeşinin hıçkıra hıçkıra ağlamaya başlamasıyla kız da ağlamaya başladı.
"Ab-ablacım. Dolabımdan bir kaç kıyafet al ve kendine de al. Sonra komidinin çek-çekmecesini aç. Onun altına yapıştırdığım bir zarf var. Onu al ve evden hemen çık. Bu telefonu da yanına al. Hadi. Korkma tamam mı? Çıkınca beni ara he-hemen yanına geliyorum."
Kız telefonunu cebine atarak eve doğru koşmaya başladı. Koluyla gözyaşlarını silerken insanların ona kayan tuhaf bakışlarını aldırmadan koşmaya devam etti. Önüne gelen kahkülü ve saçları yüzüne yapışırken ağzından bir hıçkırık kaçtı. Kaderi buydu.. Mutluluğun ardından gelen kızıl sıvı. Heryerini kaplayan çaresizlik ve acizlik.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BAD BOY/ Kim Namjoon/ Tamamlandı✓
Fanfiction"Aç şu lanet gözlerini!" Dolabının yanına kıvrılmış küçük çocuk gözlerini daha sıkı yumdu. İstemiyordu karşısındaki kötü çocuğa bakmak. Biliyordu ki bakarsa canı yanacaktı. Her zaman olduğu gibi... "Sana diyorum lanet olasıca! Ne hakla benim kitapla...