Tüm gün kızların saçma konuşmalarıyla geçerken ben sessizce oturuyordum. Elimdeki kahve sıcaklığını yitirmiş Norveç'in soğuk havasına meydan okuyordu.
"Ah, gerçekten Vilde. Marcus'un böyle bir şey yapabileceğine imkan verebiliyor musun?" Sana konuşurken Vilde sinirle ona baktı, güzel ellerini birbirine sürterek ısınmaya çalışıyordu.
"Hey, iyi misin? İlk dersten beri bize katılmıyorsun." Noora'nın güzel sesine karşılık bir şey diyemedim. Kendimi hiç iyi hissetmiyordum, ve Noora'ya yalan söylemek istemiyordum.
"Garip hissediyorum. Jonas'sız çok garip, hayatım boyunca hep yanımda oldu." Noora içini çekerek sırtımı sıvazladı, dolu gözlerle ona baktım. "Bu şekilde düşünme, sen özgür bir kadınsın ve seni aldatan biri için ağlamamalısın." Noora her zamanki özgür kişiliğini konuşturduğunda güldüm, konu William olduğu zamanlarda bu halinden eser kalmıyordu.
"Hey bizde burdayız." Christina yoğurdunu ahşap masaya bırakarak iki yana örülmüş saçını arkasına attı.
"Konu martı kaş mı?" Sana her zamanki ifadesiyle sorduğu soruyu başımla onayladım. "Sadece nerdeyse tüm hayatım onunla geçti, şimdi onsuzluğa alışmak çok zor." Gözümden düşen bir yaşı Noora sildi, bu durumdan kurtulmak istiyordum artık!
"Belkide yeni birini bulmalısın?" Vilde, Sana'nın ikazlı bakışları altında sustu, bunu kendime yapmaya hazır mıydım bilmiyorum.
Karanlık ve soğuk hava üstümüze çökmüştü, kızlar yavaşça kalkarken burada oturmaya kararlıydım. Hepsi ayağa kalkarak bana baktığında omzumu silktim.
"Yalnız kalmak istiyorum."
"Seninle kalmamı ister misin?" Nooraya hayır diyerek yanıt verdim, hepsi zorla olsada beni yalnız bırakmıştı.
Buz gibi havanın etkisi her yerimdeydi, titriyordum ve yüzümün kıpkırmızı olduğuna emindim, mor eldivenlerimi yüzüme bastırarak havaya diktim gözlerimi.
Hafifçe atıştıran yağmur sokaktaki tek sesti, ay yuvarlak bir hal alırken kara bulutlar önünü kapatmaya başlamıştı.
Boş sokakta yürürken duyduğun sesleri takip ettim, bunlar kavga sesleriydi..
Gördüğüm kişiler karşısında nutkum tutulmuştu, Penetrator grubu Yakuza çocuklarıyla kavga ediyordu!
Sonunda iki taraf da ayrıldığında korkuyla onlara baktım, çoğu kişinin yüzünde morlukalar belirirken yüzleri kanla kaplanmıştı.
"Bu burada bitmedi, Chris." Yakuza çocuklarının içinden bağırış sesleri gelirken duyabildiğim kelimelerden biri buydu.
"Siktir git, Mike." Demek çocuğun adı Mike'tı. Düşüncelerimi bölen şey Chris'le göz göze gelmemiz oldu, Yakuza çocukları diğer tarafa doğru koşarken Chris büyük adımlarla yanıma yaklaştı. Kaşı çok kötü görünüyordu.
"Ne yapıyorsun burada Eva?" Sesindeki öfkeyi hissedebilmiştim, korkarak geri çekildim.
"Chris, kaşın kanıyor." Chris'in güzel yüzünde kan ince bir çizgi halinde aşağı iniyordu.
Güzel yüz mü? Kan..
Ellerim titremeye başlarken gözlerimin karardığını hissetmiştim, beni kan tutardı!
"Siktir." Ve duyduğum son şey bu olurken Chris Schistad'ın kollarına yığılmıştım.
-
Aşırı sayko bir bölüm oldu dldkskksm
Neyse ben eğleniyorum o yüzden yazmaya kaçıyorum 🤦🏻♀️🤦🏻♀️