"namjoon, anlamıyorum. aynı odaya düşme ihtimalimizi de es geçiyorum bak, öpüştüğü kişinin benim olduğunu bildiği halde beni öpmeye devam etti." günün son dersindeydik ve hoca dersin son yarım saati ödev kağıtlarını okuyacağına dair masasına geçerek bizi serbest bırakmıştı. hocanın dersi anlatmasını fırsat bilerek beklemeden aynı sınıfta olduğun namjoon'un yanına geçtim ve sabahleyin verdiğim sözü tutarak konuyu açtım, sanki sabahtan beri bunu bekliyormuş gibi tahtadaki yazıları not almayı bırakmış ve defterini kapatıp tüm ilgisini bana vermişti, namjoon'un çalışkan biri olduğunu bildiğim için bu biraz garip gelse de pek aldırmamıştım.
"belki de anın etkisinden dolayı fark etmemiştir?" dudaklarını büzerek ortaya bir ihtimal attığında mantıklı konuşan arkadaşımın ilk defa saçma sapan nedenler ortaya sürmesiyle sinirlerim gerilmişti, neden böyle saçma konuşuyordu ki?
"çocuğun ismini söyledim amına koyayım, nasıl fark etmemiştir? yıllardır beraber takıldığımız çocuk nasıl sesimi fark edemez?"
"yoongi, bilmiyorum, tamam mı? altı üstü iki dakika öpüştünüz. hatırlarsan geçen yılbaşında doğruluk cesaretlik oynarken de hoseok ile öpüştün." anlattığı şey istemsizce gözlerimin önüne düşmüştü, iğrenç şeyler yaptığımız günün belki de en masumu olan hoseok'la dudaklarımızı birleştirmemiz zaten bir saniye kadar sürmemişti, ikimiz de aynı anda geri çekilip dudaklarımızı silmeye çalışırken diğerlerinin nasıl gülüp eğlendiğini dün gibi hatırlıyordum.
jimin'in ikimizi öldürecekmiş gibi bakmasını da.
hiçbir şekilde aklımdan çıkmaması saçlarımı yolmama neden olurken beklemeden cevap verdim. "aynı şey mi aptal? hoseok'la sadece dudaklarımız değdi. jimin dün çok fena oynadı kozunu."
"bu ne demek şimdi?" kaşlarını çatmış ve olayı anlamaya çalışır gibiydi, kafamda dönüp dolaşan sorulara cevap bulmak adına namjoon'a içimdekileri anlatmak istiyordum fakat ne o bana yardımcı olacak şeyler söylüyordu, ne de ben tam anlamıyla ne hissettiğimi biliyordum.
"bilmiyorum, jimin olduğunu anlamadan önce çok etkilendim. uzun zamandır biriyle birliktelik yapmamış olabilirim fakat farklıydı işte. şimdi de o kişinin jimin olduğu gerçeği aklımdan çıkmıyor." sıkıntıyla derin bir nefes çekerken hemen yanımda işittiğim kıkırtılarla boşluğa dalmış olan gözlerim aniden namjoon'u bulmuştu.
"ne gülüyorsun be?"
"dostum, yanlış anlama ama sen jimin'den mi hoşlanmaya başladın?" evet, gerçekten de namjoon bugün ayrı bir salaktı.
"dalganın sırası değil, bana akıl ver çünkü ne yapacağımı bilmiyorum."
beklemeden omzunu silkerek az önceki cümlelerine göre daha mantıklı konuşsa bile istediğim cevapları alamadığımı biliyordum. "böyle şeylerin tek bir çözümü vardır yoongi, akışına bırakacaksın. seokjin ile ilk tanıştığımızda ondan hoşlanmaya başladım ve akışına bıraktım, şimdi ise üç senedir birlikteyiz."
"ne yani, buradan jimin'le sevgili olmam gerektiğini mi çıkarmalıyım?" kaşlarımı çatarak dediklerine odaklansam da mantıklı şeyler bulamıyordum işte. bu sefer sahiden gülerek beni hafifçe ittirmişti omzumdan.
"hayır gerizekalı, zaten bir şeylerin olacağı varsa olur. senelerdir arkadaş olmanız, şimdi bir şey olmayacağı anlamına gelmiyor." dediklerini aldırmak istemesem de birer birer içimdeki garip boşluğun bu şekilde dolduğunu hissedebiliyordum, bu da rahatlamam gerektiği yerde daha da telaşlanmama neden olmuştu.
"hiç yardımcı olamadın, sağ ol."
"olamadıysam üzgünüm, sonuçta en yakın dostumun gay olduğunu her gün öğrenmiyorum." karşılığında benden sert bir yumruk kazanırken zayıf pazılarımdan dolayı pek de etki etmediğini gösterircesine gülmeye devam etmişti ve ben de onu umursamadan defterime bir şeyler karalamaya devam ederken günün bir an önce bitmesini dilemiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BENEFITS
Fanfictionmin yoongi ve park jimin, aynı evde yaşayan çocukluk arkadaşlarıydı ve bir süre sonra birbirlerinden faydalanmaya başladılar.