odanın içindeki banyonun kapısı ikinci kez açılıp içerideki yoğun buhar az da olsa bulunduğum odaya doğru çıkmaya çalışırken jimin'in altına havlularından birini bağlamış hali beni karşıladığında, beni hala kendi yatağında bulmanın şaşkınlığını yaşıyordu zannımca.
bana soracak olursanız, ben hala onun yatağından çıkamayacak kadar şaşkındım zaten.
gözleri üzerimde saniyelik dolansa da beni es geçerek çekmecelerine yöneldi ve sanki odada yokmuşum gibi beline sarılı havluyu bacaklarından kurtararak çıkardığı iç çamaşırını giyerken bana ne kadar güzel bir şölen yarattığının elbette farkındaydı. aramızda bu yaşanan olaylardan önce hiçbir şekilde ona bu gözle bakmamıştım ve onu çırılçıplak görseydim, muhtemelen ellerimi gözlerime siper ederek ona küfrederdim ancak kısa süre içinde oldukça aşina olduğum bedeni artık bana kızlardan bile güzel gelmeye başlamıştı ve eh, o da bunun bilincindeyken çekinmeden gözümün önünde giyindiğinin nedenini biliyordum.
onu ağzımın salyalarını akıtacak şekilde dikizlemem onun deli gibi hoşuna gidiyordu.
ben düşüncelerime dalmışken ne ara giyindiğini anlayamadan bana istersem kendi banyosunda duş alabileceğimi söylemiş ve odadan çıktıktan saniyeler sonrasında dış kapının kapanma sesi kulaklarımı tırmalarcasına tüm evde yankılanırken derin bir nefes çekmiştim ciğerlerime.
park jimin adeta bir virüs gibi tüm bedenime yayılıp aniden benliğime işliyordu ve ben bunu durduracak hiçbir şey yapamıyordum.
korktuğum şeyin başıma gelmesinden korkuyordum. kabul ediyorum, jimin'den deli gibi etkilenmeye başlamıştım ancak buz kütlesinin görünmeyen tarafını resmen görmezden geliyordum. bu etkilenme, yalnızca tensel bir etkilenme miydi? öyle olduğu, daha doğrusu öyle başladığı doğruydu ancak ilklerime sahip olmada jimin'in üstüne yoktu ve ben sol tarafımdaki birinciliği de jimin'in kapmasından korkuyordum.
ona giderek kapılmaktan korkuyordum.
bu düşünce aklımı kurcalayıp dururken jimin'in odasını toplamış, sıcak bir duş almış ve balkon demirliğine dayanarak birkaç dal yakmıştım ancak yine de bu düşünce kafamdan çıkmamış; aksine, beyin kıvrımlarıma sanki sürtünürmüş gibi başımı daha da ağrıtmıştı ve ben kalp ağrısı çekmektense baş ağrısı çekmeyi tercih edeceğimi henüz bilmiyordum.
ve jimin yine şaşırtmayacak şekilde, bu konuda da birincilik madalyonunu yakasına asarcasına bana öğretmişti sol yanımda anlamsız bir sancının ne demek olduğunu.
güneş yeni yeni batarken çalınan kapının ziliyle beni neyin bekleyeceğini bilmiyordum fakat kapının önünde sadece jimin'i bulmayı umduğum, su götürmez bir gerçekken arkadaş grubumuzdaki herkesin evimize davetsiz misafir olarak gelmesini beklemiyordum. ya da sadece bu buluşmadan bihaber olan tek kişi bendim.
ve tabii, jimin'in kolu altına girmiş kızın varlığından da öyle.
herkes elindeki bira ve abur cuburlarla içeri girerken onları izleyen şaşkın bakışlarım, en sona kalmış jimin ve kolunu omzuna atmış kızı görmemle adeta kırmızı rengi görmüş boğaya dönüşmüştü. kaşlarım anında çatılırken olan bitene anlam veremiyordum. gerçekten de, sabahleyin beri yatağının ortasında tek bırakıp akşam eve kızlardan birini getirebileceğine mi inanmıştı?
o kızı hemen evden kovabilirdim. bir şekilde bir bahane bulurdum; yalnızca grup buluşması derdim, kızlara alerjim var derdim ve o kızı kapıya koymam saniyelerimi almazdı çünkü bu evin yarısı benimdi sonuçta.
ama yapamamıştım.
jimin yüzüme bakmaya dahi tenezzül etmeden ikisi beraber salondaki koltuklara çökerken bir şey yapamamış, tekli koltuklardan birine geçebilmiştim sadece. yapamamıştım çünkü kozunu oynuyordu, beni benim lafımla vurmaya çalışıyordu fakat ne yapabilirdim ki sahiden? tam da sabahleyin konuştuğumuz gibi ona karışmaya hakkım yoktu, yalnızca elimi sıkışan göğsüme atmayı kesmem lazımdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BENEFITS
Fanfictionmin yoongi ve park jimin, aynı evde yaşayan çocukluk arkadaşlarıydı ve bir süre sonra birbirlerinden faydalanmaya başladılar.