elimdeki kitabı aldığım rafa geri koyduktan sonra masanın üzerindeki çantamı götürerek kütüphaneden çıktım. dün kürk mandolu madonna kitabımı bitiremediğim için bugün bitirmeye çalıştım ama nafile, bitirememiştim.
aklım hep taehyung'daydı. jennie hâlâ o kıza aşık olduğunu söylüyordu. uyuşturucu bağımlısı bir kıza hemde! ama taehyung inanmak istemiyordu jennie'nin dediğine göre. saf çocuk, aklı hep havalarda.
kütüphaneden çıkmamla karşıma irene çıktı. samimi gülümsemesini bahş ederek, "selam." dedi ince sesiyle. yapmacık bir gülümseme ile karşılık verdim. "selam."
"nereye gidiyorsun?" diye sordu elindeki ders kitaplarını düzelterek. ama bana bakıyordu. "kızlarla buluşacağım. bahçede beni bekliyorlardır," gülümsedim. ona gıcık olduğumu belli etmek istemiyordum. "sen?"
"derse girecektim ama taehyung ile görüşeyim dedim her yeri aradım bulamadım," dedi hafiflenerek. "sen biliyor musun?"
kafamı 'hayır' dercesine sallayarak, "en son dün okulda görmüştüm onu. bilmiyorum." dedim.
"tamam," diyerek arka kapıya yöneldi. bahçede arayacaktı taehyung'u sanırım. zavallı kız.
taehyung'un claire'ye aşık olduğunu öğrendiğinde yıkılacaktı.tüm gün yüzümde solmayacak gülümseyi yüzüme yerleştirerek dışarı çıktım. tahmin ettiğim gibi jisoo beni dışarıda bekliyordu. sadece jisoo'nun olmasına şaşırmadım çünkü jennie'nin annesi bugün evinde akrabalarının olacağı parti verecekti ve her ne kadar jennie katılmak istemese de annesinin zorluğuyla katılmak zorunda kaldı. rosé ise şu an kafetaryada kahve içiyordu. kahve bağımlısı olduğunu düşünerek bu saatlerde kafeteryadan başka bir yerde olmadığını tahmin etmek zor değildi. her sabah kahve içmeden ayılamazdı.
kolumdakı channel saatine bakarak jisoo'nun yanına yetiştim. saat 9:54 idi.
"n'aber?" diyerek yanına oturdum. "iyi sen?" dedi şen havasıyla.
gri renk damalı kısa bir elbise giymişti. üzerinde de beyaz kazak vardı. siyah botları ise vazgeçilmezlerindendi. gülümsedi.
"iyi ben de,"bordo renk kazağımın kollarını sıvayarak sağ dirseğimi bankın başına koydum. "şu kız, claire. bugün mü gelecekti?"
hafifçe yüzünü bana dönderdi. "evet. birazdan gelir hatta. müdür giriş işlemini çoktan yapmış. direkt sınıfa girecek ama hangi sınıf bilmiyorum."
"hmm," diye mırıldandım. "umarım sizin sınıf olmaz. olursa kiyamet kopar,"
"aynen," diye onayladı.
o sırada herkesin gözü kapıdan sarı saçları ile içeri giren kıza kaydı. kısa boylu, yüzü hafif ince, kahverengi etekli ve beyaz gömlekliydi. gülümseyerek masum rolü oynadığı belliydi. yapmacık kız.
jisoo'nun da gözleri onu bulmuştu. hatta üniversite kapısının tam önünde durmuş jungkook ve jimin de gözlerini kızdan ayıramıyorlardı. öyle bir bakıyorlardı ki sanki ilk defa görmüşlerdi ama 4 yıldır tanıyorlardı. sanırım değişim geçirdiğinden dolayı olmalıydı.
herkesin gözü hâlâ ondayken etrafına bakıyordu. kafasını bize doğru çevirdiğinde bana şeytanice güldü ve el salladı.
hâlâ daha bize bakmaya devam ederken jimin yanımıza geldi. "şu kızdı değil mi?" diye sordu jisoo. "evet o." dedi jimin kızdan gözünü alamayarak.
claire'ye sinirlice bakıyordu. sanki taehyung'a yaptığı tüm kötülükleri o kıza ödetmek istiyormuş gibiydi. çekici gözlerini sinirli bir hâl alınca daha çekici oluyordu tabii.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
toi et moi ❦ taelice [düzenleniyor]
Fanfiction❝Beni hiç sevmedin mi, Taehyung?❞ [ Kim Taehyung x Lalisa Manoban ] toi et moi, fransızca 'sen ve ben' demek.