1

95 16 18
                                    

Elbisemi biraz daha aşağı çekiştirirken, "Elbise giymeyi sevmiyorum." Diye mırıldandım. Bu cadılar bayramı için uzaylı kostümü seçmiştim, o yüzden daracık ve parlak bir şey giymekteydim. Dakota da beni iyi bir mekana doğru adeta sürüklüyordu.

Dakota kolumdan tutup beni çekiştirdi. "Sızlanmayacağına söz vermiştin. Hem seni harika bir bara görüyorum. Kıymetimi bileceğine söylenip duruyorsun."

"Sahi, biz bu mekana nasıl girebiliyoruz?" Diye sordum merakla.

Dakota bıkkınlıkla duruma açıklık getirdi, "Söyledim ya, mekanın sahibi benim dostum. O yüzden hiçbir ücret ödemeden içeri girebiliyoruz."

"Ne güzel dostluklar ediniyorsun öyle." Dedim mümkün olduğunca en iğneleyici çıkan ses tonumla.

Dakota eline alkollü kokteyl aldı. "Artık sus ve anın tadını çıkar."

Ben de kokteylimi alırken, "Burada olmamın tek sebebi sensin." Dedim.

Dakota öfkeyle yüzüme baktı. "Hadi ya öyle mi? Suratın beş karış olduğu için benim için mutlu omaya çalıştığını göremiyorum."

İçkimden koca bir yudum aldım. "Haklısın. Biraz gevşemem gerek."

Dakota gözlerini arkamda bir yere sabitledi. Arkama dönüp nereye baktığını anlamaya çalıştım ama kulüp o kadar kalabalıktı ki gözüne kimi kestirdiğini anlamamıştım. Önüme dönüp, "Beni yalnız bırakmayacaksın değil mi?" Diye sordum.

"Sanırım onunla yatacağım." Diyen Dakota'ya suratımı ekşiterek baktım ve "AIDS olabilir." Dedim.

Umursamaz bir tavırla omuz silkti. "Fazla yakışıklı."

"Tanımadığın bir adamla yatmayacaksın değil mi?" Diye sorduğumda, beni duymazdan gelip o adama doğru yürümeye başlamıştı bile.

Kendi kendime, "İşte bu yüzden hiç arkadaşım yok." Diye mırıldandıp terasa doğru yürümeye başladım. Açık havayı içime çektiğimde cebimden bir dal sigara ve çakmak çıkardım. Dudaklarımın arasına sigarayı yerleştirip ucunu yaktım. Bir nefes alıp dışarı üflerken, çakmağı cebime yerleştirdim. Üzerimdeki boktan uzaylı kostümüne baktım. Hangi akla hizmet bu kostümü giymiştim ki? Sanırım bu, uzaya olan merağımdan dolayı olmuştu.

"Güzel kostüm."

Sesin geldiği yöne doğru baktığımda boyu 1,90'larda olan birinin bana doğru geldiğini gördüm. Dakota bu adamı görseydi, muhtemelen şu anda işi pişirmekte olduğu adamı bırakıp, buna yürürdü. "Evet, bayağı boktan demek istedin herhalde?"

"Yoo, gayet ciddiyim. İçerideki kızlara baksana, hiçbirinde uzaylı kostümü yok. Olsa bile hiçbiri seninki gibi olamazdı herhalde." Dedi kafamdaki peruku incelerken.

Elim ister istemez peruğuma gitti. "Ben uzaylıları severim."

"Ben de." Diye karşılık verdi.

Bir süre sessizlikten sonra kafasını birden bana çevirdi. "Sen beni tanımadın mı?"

"Tanımam mı gerekiyordu?" Derken kaşlarımı kaldırarak ona baktım. "Gerçi gözüm bir yerlerden ısırıyor ama..."

Yabancı elini uzatıp,"Ben Luke Hemmings." Diye kendini tanıttı.

Uzattığı elini sıktım. "Enchanté. Ben de Rachel Dermott. Ne için soyadlarımızı söylüyorsak... "

Luke kahkaha attı. "Belki hatırlarsın diye söyledim."

Sigaramdan bir nefes daha aldım ve Luke'a dikkatlice baktım. Onu nereden tanıyordum acaba? Bir yere rastlaştığımızı hiç sanmıyordum. "Google'lamam gerekiyor sanırım." Dedim ve cebimden telefonumu çıkarıp Google'a girdim. Arama butonuna luke hemmings yazdıktan sonra sonuçların yüklenmesini bekledim.

Onun hakkında bilgileri okurken gözlerim irileşti. "Bir müzik grubun var demek..."

"Bana da bir sigara uzatır mısın?" Diye sordu Luke.

Cebimden paketi çıkarıp ona bir dal sigara uzattım ve çakmağının olmadığını tahmin ederek sigarasını yaktım. O sırada muhteşem yüz hatlarını dikkatlice izledim. "Müzisyen olmasan bile senden iyi model olurdu." Diye itirafta bulundum.

"Ya sen?" Diye sordu. "Sen neler yaparsın?"

Kafamı kaşındıran peruğu çekip aldım. "Ben hiçbir şey yapmam. Oldukça vasat bir insanım. İşe gider gelirim, genelde eve pek gitmemeye çalışırım falan filan."

"Neden eve gitmemeye çalışıyorsun?"

"Normalde bunu tanımadığım birine anlatmazdım ama nasıl olsa seni bir daha görmeyeceğim için anlatmamda sıkıntı yok." Dedikten sonra iç çekip gökyüzüne baktım. "Annemin sürekli bir şeylerden şikayet etmesinden artık sıkıldım. Onu dinlemeye katlanamıyorum. Boktan bir durum anlayacağın."

Luke konuşmam boyunca kafasını sallayarak beni dikkatlice dinledi. Lafım bittiğinde ise tek dediği, "Belki karşına yine çıkarım, kim bilir?" oldu.

İnanamazcasına Luke'a baktım. "Sana burada bir sıkıntımı anlatıyorum ve senin dediğin karşılaşma mevzusu mu?"

Luke ellerini pantolonuna sildi. "Yani evet, ailenle problemlerin olması kötü bir durum ama kimin ailesiyle bir problemi yok ki?"

Hışımla ayağa kalktım. "Tabii siz bir sıkıntınız olduğunda, ondan kaçabilecek imkana sahipsiniz. Anlayamaman gayet normal."

Luke kafasını kafasını iki yana salladı. "Bu doğru değil, seni anlayabiliyorum. Ayrıca sorunlardan kaçmak bir çare değil, o yüzden kalıp onlarla yüzleşmeyi tercih ederim."

Alayla gülümsedim. "En büyük sorununu anlatsana Luke."

Luke durdu ve düşündü. "Yani öyle büyük bir sorunum olmadı."

Elimi havaya kaldırdım. "Heh! İşte tam olarak bundan bahsediyordum. Hiçbir zaman gerçek bir sorunla karşılaşmamış biri olarak gelmiş bana ahkam kesiyorsun. Dile söylemek kolay ama iş yapmaya gelince zor, değil mi?"

Luke gözlerini kısarak bana baktı. "Ne kadar önyargılı biri olduğundan haberin bile yok değil mi? Benim öyle büyük bir sorunum olmamış olabilir ama çocukluk arkadaşım kanserdi ve ben aylarca eriyip yok olmasını izledim. O öldüğünde sanki kalbimden bir parçayı kesip atmışlar gibi hissettim."

Luke'un yanına oturup şefkatle ona baktım. "Bilmeden konuştum, aptallık ettim. Beni affedebilir misin yabancı?"

Luke burnunu çekip buğulu gözlerle bana baktı. "Sanırım affedebilirim, küçük sorunlu kız."

Dedikleri sinirime dokunurken derin bir nefes verdim. "Bak, bundan hiç ama hiç hoşlanmadım."

"Pardon, böyle dememem gerekirdi." Dedi gülerek. "Ya da senin gibi sürekli boktan lafını mı kullansam, ne yapsam?"

Gülerek, onu onaylarcasına kafamı salladım. "Benimle ilgili her şey boktan, buna alışsan iyi olur."

"Hayır, buna inanmıyorum." Deyip hafifce ittirdi beni.

"Ama bu doğru. Benimle biraz takıl ne demek istediğimi anlarsın." Dedikten sonra biten sigaramı yere atıp ayağımın ucuyla ezdim. Kafamı kaldırdığımda bana kenetlenmiş bir şekilde bakan Luke'u görmeyi beklemiyordum. "Ne kadar güzel olduğunu bilmiyorsun değil mi?"

Luke, yüzümü ellerinin arasına alıp dudaklarımızı birleştirdi. Beni şehvetle öperken bir yerden sonra ben de öpücüğüne karşılık vermeye başlamıştım.

Boktan aşk hikayemiz böylece başlamış oldu.

shitty love story//lhHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin