Luke
Odanın bir ucundan öbür ucuna gidip gelirken, "O adam kimdi acaba?" Diye sordum kendi kendime.
Mutfakta kurabiye yiyen Calum, "Rachel, komşum dememiş miydi?" Dedi.
"Dedi ama ben o adamın yüzündeki ifadeyi gördüm ve bundan hiç hoşlanmadım."
Ashton PlayStation oynarken, "Adam yakışıklı mıydı?" Diye sordu.
Şaşkınlıkla gözlerim irileşti. "Ne?"
Ashton sabırlı olmaya çalışarak sorusunu yineledi. "Duydun beni, adam yakışıklı mıydı?"
"Adam benden büyüktü." Diye cevap verdim.
"Sorum bu değildi." Dedi bıkkın bir tavırla Ashton.
Kendimi koltuğa bıraktım, "evet, adam yakışıklıydı. En çok da buna sinirlendim sanırım."
Michael karşı koltukta cips yerken, "adamım bu kadar endişelendiysen neden onu görmeye gitmiyorsun? Senin için işlere ara verebiliriz." Diye öneride bulundu Michael.
Ben Michael'ın teklifini üzerine düşünürken Calum, "kıza güvenmiyor musun?" diye sordu.
"Güveniyorum."
Michael beni işaret ederek Calum'a baktı. "Baksana adam yerinde duramıyor. Gitsin, onun da içi rahatlasın bizim de." Diye fikrini öne sürdü.
Ashton oyun oynamayı bırakıp bana doğru döndü, "Altı üstü partide sarhoş olmuş ve ot içmiş. Bunda abartılacak bir şey olduğunu düşünmüyorum. Sen evine dön dediğinde de dönmüş. Daha ne istiyorsun?"
Teslim olurcasına omuzlarımı düşürdüm. "Muhtemelen haklısın."
Michael alayla gülümsedi. "Rachel'ı özledim demiyorsun da onun hakkında endişeleniyorum diyorsun."
"Sadece yanında o adamı görünce kafayı yedi." Dedi Calum, Luke'un yanında yerini alırken.
Michael bacağıma tekme atıp, "Hadi kızı görmeye git. Ben Matt'i arayıp birkaç gün ara verdiğimizi söyleyeceğim." Dedi ve cebinden telefonunu çıkardı.
"Kıza şafak baskını mı yapacaksın?" Diye sordu Ashton.
"Şafak baskını değil. Sadece küçük bir sürpriz yapacağım." Diye açıkladım kendimi.
Calum telefon ekranını bana doğru çevirdi. "Amerika biletin hazır bebeğim!"
"Dünyadaki en iyi dostlara sahibim."
Calum ellerini birleştirdi, "amen."
Michael telefonu cebine koydu. "Matt işi de tamam. Önünde hiçbir engel yok. Git ve cennette birkaç gün geçir." Dedikten sonra işaret parmağını bana doğrulttu. "Bu kız öylesine bir kız olmasa iyi olur."
Kafamı iki yana doğru salladım. "Değilmiş gibi hissediyorum. Umarım hislerim beni yanıltmaz."
"Bu arada bileti ne zamana aldın Calum?" Diye sordum.
"Dostum, üç saat sonra uçağın kalkıyor."
"O zaman hemen hazırlanmam gerek." Diyerek üst kata çıktım ve odama girdim. Dolaptan bavulumu alıp fermuarını açtım ve içine eşyalarımı koymaya başladım. Michael kapıdan kafama bir şey fırlattı, "aman dikkat et dostum."
Fırlattığı şey ne diye bakarken prezervatif atmış olduğunu gördüm. "Kafama fırlatmana gerek yoktu."
"O gizli mesaj için. Anladın sen." Dedi ve göz kırptıktan sonra koridorda gözden kayboldu.
Bavulumu merdivende aşağı indirirken, "Kendinize iyi bakın dostlarım." Dedim.
Hepsi ayağa kalktı. "Seni uğurlamaya gelmeyeceğimizi mi sandın?" Diye sordu Calum alayla.
"Madem çok ısrar ettiniz, gelin madem."
Birlikte arabaya bindik ve havaalanına doğru yola koyulduk. Telefonumu çıkarıp galerimdeki olan Rachel ile New York metrosunda çekilmiş resmimize baktım. O kafasını göğüsüne yaslamış ve gözleri kapalı haliyle adeta bir meleği andırıyordu. Bu fotoğraf onu daha çok özlememi sağlamıştı.
Onun yüzünün olduğu yere dokunup, "geliyorum bebeğim." Diye mırıldandım.
Biliyorum çok kısa bir bölümdü ama tahminlerime göre bir daha ki bölüm daha uzun olacak. Bir de Luke'un ağzından bir bölüm yazmak istediğim için böyle bir şey ortaya çıktı. Kendinize iyi bakın. <3

ŞİMDİ OKUDUĞUN
shitty love story//lh
FanfictionBizimkisi boktan bir aşk hikayesiydi. Birbirimizi nasıl bulduk, neden bulduk bilmiyordum ama bildiğim tek bir şey vardı ki ne onunla ne de onsuz yapabiliyordum.