7

39 10 0
                                    

İşten eve yorgun adımlarla yürürken loş sokak lambasının ışığında apartmanın görmek biraz olsun beni canlandırabilmişti. Küvette sıcak bir duş aldıktan sonra bir güzel uyku çekecektim. Dün geceki uykusuzluğumun bedelini, bugün işte zombi gibi gezerek ödemiştim. O yüzden bugün erkenden yatmayı planlıyordum. Çantamdan anahtarımı çıkardığımda apartmanın merdiveninde oturmuş bir adamı fark ettim. Daha doğrusu uyuyordu. Temkinli adımlarla adama doğru yanaştığımda bu uyuyanın Zayn'den başkası olmadığını fark ettim.

Bacağımla onu dürtükledim, "Zayn uyan."

Ölmüş olma düşüncesi aklıma gelince boynuna dokunup nabzını yokladım, kalbi hala atıyordu. Eğilip üstünü kokladığımda ise aldığım içki kokusu onun sızmış olduğunu anlamama yeterdi. Çantamdaki su şişesini çıkarıp başından aşağı döktüm. Zayn öksürerek derin bir nefes alırken, "ne oluyor?" Diye sordu.

"Soğuk duş hayatım. Yine körkütük sarhoş olmuşsun da." Diye cevap verdim boş şişeyi çantama geri koyarken.

"Ben sarhoş değilim," diyerek kendini savundu Zayn ama kelimeleri ağzında yuvarlayışı, ne kadar sarhoş olduğunun bir başka göstergesiydi.

Kolundan tutup ayağa kalkmasına yardımcı oldum. "Hadi, ağırlığını biraz bana ver de seni eve kadar taşıyayım."

Zayn söylediğimin fazlasını yaptı ve ağırlığını fazlaca bana verirken az daha ikimiz de yere kapaklanıyorduk. Derin bir nefes aldım ve tüm kuvvetimi zorlayarak onu evime kadar taşıdım. Zar zor evimin kapısını açtıktan sonra onu koltuğuma yatırdım ve üzerindeki ceketi çıkarttım. İlk iş olarak mutfaktan bir leğen getirip Zayn'ın yanına koydum. "Kusacaksan buna kusuyorsun.

Baygın gözlerle bana bakarken onu yan çevirdim. Olur da uykusunda kusar, sonra da kusmuğunda boğulur falan diye... Televizyonun altındaki dolaptan battaniye çıkarıp üstünü güzelce örttüm. Yatak odamdan bir yastık da getirince neredeyse her şey tamam denebilirdi fakat hala yapılacak bir şey vardı. Mutfağa gidip bir bardak su aldıktan sonra Zayn'ın yanına geri döndüm, onu doğrultarak suyu içmesine yardımcı oldum.

Zayn kafasını iki yana sallayıp, "istemiyorum." Diye mırıldandı.

Ben ise suyu tekrar ağzına götürüp içmesi için zorladım, "Zayn yarın bana bunun için teşekkür edeceksin."

Zayn suyu bitirince onu tekrar yatırıp üstüne örttüm. "İyi geceler Zayn."

O çoktan uyumuştu bile.

Kısa bir duş aldıktan sonra telefonumu şarjdan çıkarıp gelen bildirimlere baktım ve Luke'tan hiçbir bildirim olmadığını gördüm. Son mesajıma da cevap vermemişti ve mesajı atalı neredeyse bir gün olmuştu. Sanırım ben de onun sadece gönül eğlendirdiği kızlardan biri olmuştum. Her ne kadar güçlü olmaya çalışırsak çalışalım, görmezden gelinmek her zaman can yakıyordu. Telefonunu yan tarafıma koyup ve kendimi uykuya teslim ettim.

+++

"Uyan prenses."

Zayn'in beni uyandırma çabasına karşın yanımdaki fazla yastığı kafamın üstüne koyup onu duymazlıktan gelmeye çalıştım. "Bana prenses deme!"

"Sana teşekkür için kahvaltı hazırladım. Kalksana." Dedi Zayn ama ben hala kalkmayınca üstümdeki yorganı hızlı bir şekilde aldı.

"Bu bana bir teşekkür gibi gelmiyor Zayn." Diye homurdandım yatağımdan kalkarken.

"Kahvaltıyı daha görmedin bile. Hadi sen lavaboya git, ben portakal suyu sıkacağım."

Gözlerim şaşkınlıkla irileşirken alayla dudaklarımı büktüm, "Zayn, içinden ev hanımı falan mı çıktı? Bütün bunlar da ne? Ayrıca senin dünden kalmış bir halde olman gerekmiyor mu?"

Zayn üstündeki tişörtü hızlı bir şekilde çıkardı ve kaslarını gösterdi. "Sabah kalktım ve gündelik sporumu yaptım. Bu çocuk asla dünden kalma takılmaz."

"Tişörtü çıkarmana gerek yoktu." Diye mırıldandıp lavaboya girdim.

O sırada zil sesim kulaklarımı doldururken, Zayn, "ben bakarım." Diye bağırdı.

İstemsizce kaşlarım çatıldı. Sabah sabah kim beni ziyarete gelirdi ki? Bu işte bir tuhaflık vardı. Yüzümü hızlı bir tavırla yıkayıp lavabodan çıktım ve kapıya doğru adeta koştum. Zayn çekildiğinde ise hiç beklemediğim bir misafiri gördüm.

Luke Hemmings.

Hayal kırıklığı dolu gözleriyle bana bakıyordu. Zayn'in üstü çıplaktı ve muhtemelen dün gece Zayn ile birlikte olduğumuzu sanmıştı. "Luke gözüktüğü gibi değil. İnan ki... açıklamama izin ver."

"Rachel seni iki kere bu adamla görüyorum. Neyini dinlememi istiyorsun?"

"Hey adamım, onunla böyle konuşma." Dedi Zayn korumacı bir tavırla. Zayn şu an hiç de zamanı değil.

Luke yerdeki bavuluna sağlam bir tekme geçirdi. "Lanet olsun, yine mi aldatıldım?" Diye sordu kendi kendine, başını ellerinin arasına alırken.

"ALDATILMA FALAN YOK." Diye bağırdım sinirle. Yapmadığım bir şey için suçlanmak beni yeterince sinirlendirmezmiş gibi bunun üstüne Luke'un beni dinlememesi beni ayrı sinirlendirmişti.

Luke'un yanına gidip yumuşak bir tavırla koluna dokundum, "açıklama yapmama izin verir misin?" Diye sordum.

Luke kolunu silkeleyerek elimi itti. "Buraya gelmem büyük bir hataydı." Dedi ve bavulunu alıp merdivenlerden inmeye başladı.

Kapıdan beni izleyen Zayn tam ağzını açacaktı ondan önce davranıp ben konuştum. "Sakın. Tek. Kelime. Etme."

Zayn teslim olurcasına ellerini kaldırdı, "hiçbir şey demeyecektim. Sadece... sana gerçekten değer verseydi seni dinlerdi değil mi?"

"İyi ki hiçbir şey demeyecektin." Dedim sinir olmuş bir şekilde.

Kabul etmekten nefret etsem de haklıydı. Beni dinlemesi sonra bir karar vermesi gerekiyordu. Gözlerimiz bizi aldatabilirdi. Fakat o bir saniye bile tenezzül etmeden beni bırakıp gitmişti.

Zayn beni içeri sokarken, "boşver ben sana dünyanın en harika kahvaltısını hazırladım. O da belki hatasını anlar ve seni dinlemek için geri döner."

"Biliyordum!" Diye bağırdım. "Hayatımdaki her şey gibi bunun da boka saracağını biliyordum. Zaten benim hayatımda güzelliğin ne işi olur ki?"

Zayn bana sımsıkı sarılıp sırtımı sıvazladım. "Kendine fazla yükleniyorsun. O sadece sinirle mantıklı bir karar veremedi. Ona biraz vakit ver ve bardağı hep boş tarafından görmeyi kes. Şurada ilk defa bir kahvaltı hazırlamışım bana nobel kahvaltı ödülü vereceğine surat asıyorsun."

Zayn'ın dediğine gülümserken, "heh işte şöyle gülümse bakalım. Muşmula surat sana hiç yakışmıyor." Dedi.

"Muşmula mı?" Deyip omzuna sert bir yumruk geçirdim.

Zayn omzunu tutarken, "omzum acımış olabilir ama söylediğim gerçekler kadar acıtmış olamaz."

"Kapa çeneni artık Zayn. Hadi kahvaltı edelim. Dönmezse de keyfi bilir. Neticede ben kötü bir şey yapmadım." Dedim ve ağzıma peynir koydum. Ağzımdaki lokmayı çiğnerken bile göğüsümde yapmamış olduğum bir şeyi yapmışım gibi hissettiren kötü bir his vardı.

Ve ben böyle hissetmekten nefret ediyordum.

shitty love story//lhHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin