"Ne boktan gündü ama."
Aslında oturmadan önce elime şarap şişemi ve bardağımı almıştım ama bugün o kadar gerilmiştim ki tek yapmak istediğim Fleabag izleyip şarap şişemi kafaya dikmekti. Fleabag'in ikinci sezonunu açarken şarap şişemden içmeye başlamıştım bile. Evde tek başıma sarhoş olmak her ne kadar sıkıcı olsa da daha iyiydi. İnsanın bazen yalnız kalmaya ve huzurw ihtiyacı vardı.
Koltukta uzanmış şarap şişemin dibini gömerken dizi izleme keyfimin içine yukarıdaki komşum Zayn'in yüksek sesle çalan müziği sıçmıştı. Gözleri kapayıp sakin kalmaya çalıştım ama bu sefer de yere vurma seslerini duyabiliyordum. Muhtemelen birkaç arkadaşını eve almış ve partiliyorlardı ama benim biraz huzura ihtiyacım vardı. Telefonumu ve anahtarımı cebime koydum ve üst kata çıkıp zile bastım.
Kollarım önümde bağdaş yapmış beklerken Zayn kapıyı açtı, "Nasılsın bebeğim?"
Kafasının kıyak olduğu belliydi. Ben de farklı sayılmazdım çünkü dibini gördüğüm şarap şişesi etkilerini gösteriyordu.
"Dinle Zayn, zor bir gün geçirdim de birazcık müziğin sesini kıssan olmaz mı?" Diye sordum kibar kalmaya gayret ederek. Zayn bir şey demeden biraz suratıma öylece baktıktan sonra kapıyı biraz daha araladı ve üsttüz kaslı vücudunu ortaya sermiş oldu. Tommy Hilfiger boxerını rahatlıkla görebilirdiniz. Gözümü hemen oradan çekip yüzüne baktım.
"Zor bir gün mü geçirdin? Bunu duyduğuma üzüldüm. Ne oldu?" Diye sordu Zayn beni içeri çekip kapıyı ardımdan kapatırken.
"Hiçbir şey... sadece işte mutlu değilim. Biliyorsun orası annemin iş yeri, onu seviyorum ama onun emri altında çalışmak çok acı verici. Bana herhangi bir işçi gibi davranmıyor. Ona nasıl söyleyeceğimi bilmiyorum."
"Sadece ona bundan sıkıldığını söyle. O senin annen, seni anlayacaktır güzellik."
"Evet, haklısın. Geçen hafta bana hediye ettiğin şarap bitti."
Zayn'in şaşkınlıkla kaşları kalktı. "O kadar stresli misin?"
Kafamı aşağı yukarı sallayarak onu onayladım. "Evet."
Zayn gözleriyle içeriyi işaret etti. "İçeride güzel bir parti veriyorum. Güzel içkiler ve güzel müziğim var."
"Ben sadece içkiler için buradayım." Dedim ve içeri doğru ilerledim.
"Dürüstlüğünü her zaman sevdim Rachel."
Masanın üzerindeki vodka şişesini alıp koltuğa geçtim ve onu yavaşça içmeye başladım. Vodka şişesini kafaya dikecek kadar boğazım yoktu daha.
"Cennete gitmek ister misin?" Diye sordu yanımdaki çocuk.
Kaşlarımı çatarak ona döndüm, "hıh?"
Elindeki otu bana uzatırken, "cennet." Diye mırıldandı.
Otu alıp içime üç nefes çektim ve ona geri verdim. Elimdeki vodka şişesini masaya bırakırken telefonumun çaldığını duyabiliyordum. Cebimden telefonu çıkardığımda Luke'un görüntülü aradığını gördüm. "Aman Tanrım!"
Ayağa kalktım ve yalpalayarak balkona ulaşıp aramayı onayladım. "Hey Rachel."
"Selam Luke." Dedim kelimeleri ağzımda yuvarlarken. Balkondaki koltuğa oturdum.
"Rachel sen sarhoş musun?" Diye sordu Luke kaşları çatılırken.
Elimle ufak işareti yapıp, "çok azıcık." Dedim.
"Neredesin sen?"
"Komşumun evindeyim. Endişelenecek bir şey yok."
"Senin gözlerin mi kızarmış yoksa ben halüsinasyon mu görüyorum?"
"Üç nefes aldım sadece." Diye kendimi savundum.
Luke bir şey demeden sadece derin bir nefes aldı verdi. "Sana inanamıyorum Rachel."
Zayn yalpalayarak balkona çıktı, "Rachel, demek buradasın! Ben de içkimi çalıp kaçtın sandım."
Luke sinirli bir tavırla sordu, "o adam kim?"
"Komşum." Diye kısaca cevap verdim.
Zayn yanımdaki boş yere çöküp kafasını omzuma koydu. "Tanrı bana dünyadaki en güzel komşuyu verdi."
Zayn'ın kafasını ittirirken, "saçmalamayı kes Zayn." Diye uyardım onu.
Luke şakaklarını ovalarken, "Rachel. O. Evden. Hemen. Çık." Dedi her kelimenin üstüne basa basa.
Zayn onun taklidini yaptıktan sonra kahkaha attı ve bu Luke'u daha çok sinirlendirdi. "Rachel sana çık o evden dedim!" Diye bağırdı.
"Tamam, çıkıyorum bebeğim." Dedim ve ayağa kalktım.
"5 dakika sonra seni tekrar arayacağım ve evde olsan iyi edersin."
"Pekala." Dedikten sonra aramayı sonlandırdım.
Zayn elimden tuttu, "O sarışın çocuk istedi diye partiyi terk etmeyeceksin değil mi?" Diye sordu.
"Sanırım yapacağım."
"Aman Tanrım, sen Rachel Wilson'a ne yaptın böyle? Kimsin sen?"
Sanırım Rachel Wilson'u böyle yapan şey Luke'un sevgisiydi.
"Size iyi eğlenceler, Rachel kaçar." Dedim ve duvardan destek alarak evden çıktım. Yavaşca merdivenlerden indikten sonra kapımı açıp eve girdim ve anahtarımı kenara koydum. O sırada çalan telefonumu tekrar cebimden çıkardım. Arayan tabii ki Luke Hemmings'ti.
"Selam bebeğim," diyerek ilk önce kendimi sonra da evimi gösterdim. "Bak evdeyim."
Luke rahat bir nefes verdi. "Sana yalvarırım bir daha böyle şeyler yapma Rachel. Aklımı kaybedeceğim sandım."
"Yapmam." Dedikten sonra bir güzel esnedim. "Ben gidip biraz uzansam iyi olacak."
"İyi geceler sevgilim."
"İyi geceler." Deyip telefonumun ekranındaki Luke'un görüntüsünü öptüm.
Luke ise öpücüğü havada yakalıyormuş gibi yapıp, ardından yüzünün her yerine sürdü. Böylece konuşmayı sonlandırdık. Yatağa geçtiğimde ise aklımda tek bir düşünce vardı.
Ben gerçekten değişiyordum.
![](https://img.wattpad.com/cover/198611512-288-k838948.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
shitty love story//lh
FanficBizimkisi boktan bir aşk hikayesiydi. Birbirimizi nasıl bulduk, neden bulduk bilmiyordum ama bildiğim tek bir şey vardı ki ne onunla ne de onsuz yapabiliyordum.