Kollarımın arasında ki minik beden rahatsızca kıpırdanınca gözlerimi açtım. Arkasını dönmüştü sadece. Koluma sıkı sıkıya sarılmıştı. Üstündeki yorganı itekledi. Evim, onun da evi olduğu günden beri geceleri 10-15 defa kalkıp üstünü örtüyordum. Yine örtmüştüm. Yine küçücük kalbimle ısıtmıştım onu.Bir hafta geçti. Bir haftadır beraberiz. Bir haftadır onun kokusuyla uyuyor, onun kokusuyla uyanıyordum. Onun yaptığı her şeyin, her salisesine şahit oluyordum. Bu paha biçilemez bir şeydi.
Ben her sabah, bana sarıldığı her geceyi özlüyordum.
Biliyorum bana karşı bir şey hissetmiyordu. Ama beni yanında tutması bile beni göklere çıkarmaya değerdi. Birilerine ihtiyacı varken, onca insan arasından beni seçmesi bile beni umutlandırıyordu.
Saçına yavaşça yaklaştım. Çok yakınlaşmamaya özen gösteriyordum. Uykusundayken ona dokunmak istemiyordum.
Saçının kokusu uzaktan bile alınıyordu. Kahve kokuyordu. Kahve sevdiğini bir çok kez dile getirmişti. Losyonunu kahve kokulu alacak kadar seviyordu kahveyi.Kitaplarda sevdiğin insanın kokusu mayıştırır derler. Benim aksine uykum açılıyordu. Bu onu sevmediğim anlamına gelmezdi, değil mi?
Uykum ciddi anlamda kaçmıştı. İlaç dolabından uyku hapı almak için Gece'nin sıkı sıkı sarıldığı kolumu çekmeye çalıştım. Normalde uyku umrumda olmazdı. Ama yarın sınavım vardı. Ben çektikçe o daha da sıkı sarılıyordu. Bir yandan uyanacak korkusu, bir yandan onun sıcaklığını bu gece bir daha hissedemeyeceğim korkusu...
Pes ettim ve gözlerimi kapatıp uyumaya çalıştım. Kollarımda ki sıcaklığıyla uykuya teslim ettim bedenimi.
~~~~~~~~~
Kapı çarpma sesiyle gözlerimi açtım. Gece olması gereken yerde, kollarımın arasında değildi. Evden gitmiş olabilir miydi?
"Hayır hayır hayır hayır..."
Koşarak odamdan çıktım koridora çıktığımda mutfağa elinde dolu poşetlerle giren Gece'yi gördüm. Durdum. Durdum ve yüzümü ellerimle kapattım. Ellerimi yukarı aşağı hareket ettirdim.
"Sınava mı geç kaldın? Ama saat daha 8, sınavın 10'da değil miydi?"
"Hayır, hayır. Sınava geç kalmadım. Bildiğin gibi, saat 10'da."
"Niye yüzün solgun o zaman."
"Bi' an gittin sandım." Hafifçe kıkırdadı.
"Bir de üniversite okuyacaksın. Evim yokken nereye gidebilirim sence? Okulda falan mı kalayım? Hem ileride boşuna beni evden atmak için çabalama. Gitmem çünkü."
Bu dediğine sevinmeliydim, değil mi?
"Bugün okula gitmeyi düşünüyorum. Yaralarım da iyileşmişken, derslerimden geri kalmamın bir anlamı yok."
Son olaydan beri okula gitmiyordu. Ona bir sürü defa dilekçe yazmasını söylemiştim ama bu durumda yetkililerin de ona karşı kaba davranacağından korkuyordu.
Çocuksu duyguları vardı, fazla masum duygular...
"Aynısını tekrar yapmayacaklarından emin misin?"
"Yapmazlar demedim. Öyle bir şey de olmaz. Hem alıştım buna. Küçük bir hayat felsefesi gibi Tanrı'ya karşı gelirsen, insanlar seni cezalandırır."
Dudaklarını birbirine bastırarak acı tebessümüyle gülümsedi. Canı yanarken hayata pozitif bakmaya çalışıyordu ya da öyle gösteriyordu.
Arkasını dönüp mutfağa ilerledi. Kahvaltı hazırlamaya başladık. Kahvaltı bittiğinde okula gitti.
Etrafı toplamayı bitirdiğimde saatin dokuz olduğunu gördüm. Odama geçip üstümü giyindim. Okula gittiğimde gözlerim Gece'yi aradı. Yoktu. Başına bir şey gelmemesi için Tanrı'ya yalvarıyordum. Sonunda sınıfa girdiğimde önüme kağıt kondu. Kağıda göz gezdirdim.
"Ne?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
My Black Loneliness~ (GXG) -texting-
Romance"Ağlama, gözlerin ağlamak için fazla güzel"