1.5

1.1K 105 3
                                    

Bedenine bakıyordu.

Çürümüş bedenine.

Hastaneden çıkalı dört gün olmuştu. Ve o dört gün içerisinde kendini gerçekten ölü olduğuna inandırmıştı. Dört gündür yemek yemiyordu.

Ne de olsa insanlar yemeği hayatta kalmak için yerdi ama o ölüydü.

Yaşayan bir ölüydü o.

Mantıklı düşünemiyordu. Beyni çalışmıyordu, düşünmüyordu.

Sadece iç çamaşırlarıyla aynaya bakıp, bedeninin çürüdüğünü görmek ne kadar mantıklıydı?

Bedeninin günden güne berbatlaştığını gördüğünde, bedeni zangır zangır titremeye başladı. O kadar titriyordu ki bacakları onu taşıyamayıp yerle buluştu.
Artık aynanın karşısında diz çöküyordu.
Bedeni çürüyordu, organları çürüyordu. Toprak altında gibiydi.
Sebebi buydu, titreyip ağlamasının sebebi buydu, çürümesiydi.

Kendine, yere, aynaya, duvarlara vuruyordu.
Kendini parçalamak üzereydi.
Ama acı hissetmiyordu.

Ani bir hareketle aynaya sertçe vurdu. Aynadaki yansıması paramparça olup, yere düşerken kanlar süzülüyordu.

İri gözleri ile kanayan eline baktı.
Bedeni çürürken nasıl kan akışı vardı?

'Bunlar bedenimin son kanları' diye düşündü minik kız. Bedeni sadece son kalan kanları atıyordu. Sonra bedeninde kan denen bir şey olmayacaktı ne de olsa.

O hâlâ eline bakarken telefonu titremeye başlamıştı.

Biliyordu, arayan Melodi'ydi.

Ama araması boşunaydı.

'Çünkü bir ölüyü sevmek kadar aptalca bir şey yoktur.'

Titreyen bacakları ile yerden kalktı.
Topallayarak telefonuna doğru yürüdü. Eline aldı.

Telefon ekranına bakmayı sürdürdü.
Defalarca isminin harflerinin üzerinde gezdirdi bakışlarını.

Deli gibi açmak istiyordu.

Ama biliyordu Melodi bir ölüyü severse canı acırdı, bir ölüyü sevmek kadar umutsuzca bir şey yoktu, biliyordu.

Açmadı,
Açamadı.

Telefon susmuyordu ama.

Telefon sesi onu çıldırtacak duruma getirdi.

Normalde bu kadar hassas değildi. Onu, düşünceleri en ufak şeyde çıldırtacak duruma getirmişti. Duyguları, düşünceleri onu hassaslaştırmıştı.

Telefonu duvara fırlatmıştı. Paramparça olup, sesinin kesilmesini dinledi.

Yatağına ilerledi usulca eli hâlâ kanıyordu.

Kan akışının olmasını garipsemişti.

Yatağına uzandı.
Telefonu fırlattığı duvara baktı.

Uzunca bir süre baktıktan sonra bedeni aklına geldi, Çürümüş bedeni...

Ağır ağır yataktan kalktı. Banyoya doğru yürüdü. Banyoya girdiğinde sargı bezlerini aldı. Odasına doğru ilerledi.

Yere oturdu ve vücudunu özensizce sarmaya başladı. Kollarını, bacaklarını, belini, bileklerini. Çürüyen her tarafını sardı.

Yaralarını sarıyordu,

Kanayabilecek yaralarını.

Ileride kanarsa kalbi tekrar atardı, tekrar kan pompalardı.

Yaşamak istemiyordu.

Tanrı'nın istediği gibi yaşamak istemiyordu.

                    _________________


My Black Loneliness~ (GXG) -texting-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin