10 | E

177 50 17
                                    

♫︎ Bad Liar ♫︎

...


Elinde ki kutuyu bir oyana bir bu yana sallayıp duruyordu genç kız. Jeongguk için yapmıştı.

Jeongguk yavaş adımlarla kızın yanına geldi ve arkasından sarılarak çöktü kızın oturduğu kaldırımın yanına.

Genç kız kutudan bir tane alıp ağzına attı. Bir kaç mırıltı eşliğinde kutuyu Jeongguk'un kucağına buraktı.

Jeongguk kutunun içindeki kurabiyelerden bir tanesini bölmeden ağzına tıktı hem Helen'in hem kendinin. Helen ağzı dolu bir şekilde gülerken ağzından dışarıya çıkan kırıntılar Jeongguk'un üstüne gelmişti.

Jeongguk zar zor yuttuğu kurabiyenin ardından ayağa kalktı ve sahte bir sinirke üstünün çırptı.

"Ne pis bir şeysin ya. Üstüm başım tükürük, kırıntı." Bir yandan gülüyor bir yandan da Helen'i uyuz etmeye çalıyordu. Fakat bu Helen'i bir gram bile rahatsız etmiyordu.
Aksine daha da güldürüp ağzını içi dolu bir şekilde iyice açıp Jeongguk'a gösteriyordu.

Jeongguk bir yandan gülüyor bir yandan da yüzünü iğrenç bir ifadeye bürümeye çalışıyordu ama pek başarılı sayılmazdı.

Bir kaç dakikanın ardından her ikiside sakinleşmeyi başardığında Jeongguk tavşan gibi tabiri caizse kemiriyordu kurabiyeleri.

"Beğendin mi?"

"Seni daha çok."

"Başka bir şeyin daha tadına bakmak ister misin?

"Neyin?"

"Tokadımın!"

Helen Jeongguk'un kolunu tutup ısırmaya başladığımda Jeongguk kolunu geri asılmaya ve cıyaklamaya başlamıştı.

Ani bir hareketle Helen'in kolumu kapan Jeongguk, kızın acı çığlıklarını veya kahkahalarını umursamayıp Helen'in kolunu ısırma işlemine geri dönmüştü.

Her ikiside sustuğunda kız kolunu açıp Jeongguk'a gösterdi.

"Kolumu resmen yalayıp yuttun be. İnanmıyorum sana acı çığlıklarımı da hiçe saydın."

"Acı çığlıkların mı, kahkahaların mı?"

Genç kız gülmesini tutmaya çalışaraj cevap verdi. "Yani birazcık da kahkahalarım olabilir. Ama abartmaya gerek yok canım."

"Kolunu ısırıp neden iz yaptığımı merak ediyor musun?"

"Hayır, ama söyle."

Jeongguk gülümseyelim kızın omzuna yavaşça vurdu ve devam etti:

"İzi kalırsa ve sen beni bugün unutursan iz belki hatırlatır diye..."

İşte bu kadardı mutlu olma zamanları çünkü yine hayat sözleri ile yaralıyordu. Her ne kadar yaralanmış olsa da doğruydu ama...

Her ikiside gülümsediler. Helen küçük kollarını oğlanın boynuna sardı. Korkusunu iyice çekti içine bu kokuyu unutmak kendine vereceği en büyük ceza olacaktı.

-lavi

16. G Ü N ❦︎ JJK | Kısa Hikaye Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin