♫︎ Lovely ♫︎
...
"Mızıklama Helen! Hergün bu parktayız, başka yerlere de gideceğiz."
"Bu parkı seviyoruz."
"Bazen sevdiklerimizi daha çok kazanmak için bir şeylerden eksiltiriz."
"Bu parkı seviyorum zaten neden eksilmesini isteyeyim? Kazancım ne olacak?"
"Ben."
"Bu beni tatmin etti Jeon."
Sessizce ilerlediler büyük sokakta. Güneş veda etmeye başladığında iki gence, her ikiside hala yürüyorlardı.
Hava kendi renginden farklı olarak iyice kırmızı olduğunda iki gençte gelmek istedikleri yere varmıştı.
Büyük bir ağacın önünde durdular. Sol tarafı kurumuş ve kötü görünen ağacın sağ tarafı ise yeşilin en güzel tonuydu.
Sanki iki kişi barındırıyordu gövdesinde bı ağaç. Ağacın sağlam kısımında güzel fakat eski bir ağaç ev vardı. Helen ağacın mükemmelliğinden gözlerini alamadığı için farketmemişti ama ağaçevi.
"Ne acı değil mi? Ondan parçlarını kesiyorlar, başka bir hale getiriyorlar ve tekrar geri veriyorlar."
Helen ağaç evi Jeongguk'un cümlesi ile farketmişti. Oğlanın dedikleri çok mantıklı geldi genç kıza. Ev yapmak için ağacı keserlerdi evi yapı yine ağaca koyarlardı.
"Hayatımızdan böyle değil mi? İnsanların bizden aldıklarını bize farklı şekillerde geri vermesi de böyle ; İyiliğe karşı namkörlük, saygıya karşı çok bilmişlik. Ne trajikomik ama."
Jeongguk'un ağzından bir 'Tch' sesi çıktı. Helen gülümsediğini ve döndü Jeongguk'a.
"Öyle evet ama Jeongguk, bunu tek yapan 'insanlar' kelimesinden ibaret mi? Bizde yapmıyor muyuz bunları? Yargılamaya hakkımız var mı bilmiyorum. "
"Herneyse hadi çıkalım . Çıkmamız gereken bir durum var. "
"Evet kabul ediyorum."
Jeongguk soru işaretli yüzünü Helen'e çeviri. Gülen yüzünün ardından ne demek istediğinizi anlamıyordu.
"Şimdi bana çıkma teklifi etmedin mi? Bende kabul ettim işte."
"Liseli gibi çıkma teklifi mi edeyim Helen?"
"Espiri yapıyoruz işte be!"
"Sen espiri yapma Helen, lütfen."
İkiside gülüşerek ağaç evin merdivenlerinden tırmandılar.
Dışarıdan daha küçük gözüken bu ağaç evin içi toz topraktı fakat bütün eşyaların üstüne naylon bir örtü örtülmüştü?
"Jeongguk, buraya ne kadar süredir gelmiyorsun?"
"Babam öldüğünden beri. İlk geldiğim kişi sensin. Onu özledim."
Her iki gençte derince bir iç çekti. Helen yüzündeki soluk gülümsemeyi korudu ve:
"Biliyor musun Jeongguk, bende özlüyorum. Unuttuklarımı bende özlüyorum. Hayırlamanın nasıl bir duygu olduğunu, onu bile hatırlamıyorum."
Kısır döngüde gibi hissediyordu kendini Helen. Gözgöze geldiler genç oğlan ile. Göz bebekleri birbirlerine mühürlenmişti ama bu mühür bir bağ değil aksine hüznün mührüydü. Her ikiside biliyordu, ileride bunları koca bir hiçlik hatırlıyor olacaktı.
-lavi
ŞİMDİ OKUDUĞUN
16. G Ü N ❦︎ JJK | Kısa Hikaye
Фанфіки"Yine buradasın. Her gün bu satte buraya gelerek ne düşünüyorsun?" Karşıya bakarak sordu oğlan. "Unuttuklarımı. Neleri unuttuğumu düşünüyorum." Yüzündeki gülümseme yavaşça buruk bir hal aldı kızın. "Unutmak... Sana daha kötü olan bir şey söyleyeyi...