17. RENK: "GÖKYÜZÜ TENLİ KIZ VE ONUN GÖZLERİNDE KAYBOLAN DİLEK FENERİ"

54 15 0
                                    

17. RENK: "GÖKYÜZÜ TENLİ KIZ VE ONUN GÖZLERİNDE KAYBOLAN DİLEK FENERİ"


🕉

   "Mary kapı çalıyor!" diyen babam umursamazca televizyonu izlerken ona bakmadan telefonumdan saçma bir oyun oynamaya çalışıyordum. Saçma dememin nedeni ise oyunda ki levelleri bir türlü geçemiyor olmamla elbette bir alakası yoktu. Sanırım bu oyunu yapan kişi –ki bunu oldukça merak ediyordum- sanırım yaparken kendisi bu oyunu oynamamıştı. Eğer oynasaydı şu anda benim olduğum levele bile geleceğini zannetmiyordum.

Sinirlenip telefonu kapattım ve koltuğa attığımda burnumdan soluyordum.

Kafamı televizyona çevirmeden önce annemin "Evan!" diye seslenmesiyle ayağa kalkıp yanına gitmek zorunda kalmıştım.

Kapının önüne vardığımda annem geri çekildi ve dış kapıda ki kişiyi görmemle fazlasıyla şaşırdığımı itiraf etmeliyim.

Vee ve Christopher.

"Merhaba!" dedi Christopher. "Çok uzun zaman oldu değil mi?" deyip bana sarıldığında hala öylece kapının önünde duruyordum. Annem hala yanımda yaşlı gözlerle bizi izliyordu.

Vee'nin "Onunla görüşmen gerektiğini söylemiştim!" dediğinde kafamı ona çevirdim. Yüzünden yersiz bir tebessüm vardı ve oldukça neşeli duruyordu. Christopher hızla gülümseyip "Naber Evan?" diye sorunca hala susup onlara bakıyordum.

Neden böyle tepkiler verdiğimi soracaksınız şimdi.

Küçük bir çocukken hayatımda yer alan arkadaşlarımın bir anda dirilip evimin yolunu bulması kötüydü. Vee sanırım bizim eskisi gibi arkadaş olmamızı bekliyordu ancak her ne kadar küçük olsa bile kanser olduğumu duyup iğrenir gibi yüzüme bakmasını –asla- unutamıyordum.

"Hadi içeri geçin. Size atıştırmalık getireyim." Diyen annemin sesi neşeliydi. Salondan geçtik ve Christopher ve Vee babamla selamlaşırken boş gözlerle onları izledim. Daha sonra ise onları odama götürürken Christopher bir şeyler anlatıyordu.

Şunu düşünmemek elde değildi yani 'hayatımda ne kadar az kişi o kadar az acı' yasasından söz ediyorum. Bunu zaten ilk Rose ile tanıştığımda kural ihlali yapıp görmezden gelmiştim ancak bu iki kişiyle her ne kadar beni küçüklükten beri tanıdıklarını bilsem de tekrar kural ihlali yapamazdım.

Ölecektim bu gerçeğe ben alışmışken başkalarını da alıştırmaya çalışmak zordu.

İnanın bu doğru.

Odama geçtiğimizde Vee "Vay canına!" diye bağırdı çantasını masanın kenarına koyup gülümsedi. "Odan çok güzel. Özellikle şu lambalar! Gerçekten çok yaratıcı."

Ona gülümsediğimde Chris "Biraz ani olsa da seni görmek güzel dostum!" diye mırıldandı. Ona baktığımda küçükken top oynadığım çocuktan çok fazlasıyla büyümüş ve değişmişti.

"Seni görmekte güzel Chris!"

Oda açık camın yanına yürüdü ve dışarı bakıp sırtını duvara yasladı. "Nasıl gidiyor?" diye sormasıyla kapının yanında durmaya son verip onun gibi kitaplığın yanına yürüdüm ve yaslandım.

"İdare eder." Diye mırıldandığımda kafasını salladı ve hızla konuştu. "Duyduğuma göre tedaviyi bırakmışsın."

Vee uyarırcasına "Chris!" dediğinde Chris suçlu değilmiş gibi ellerini kaldırdı. "O benim dostum. Beni yanlış anlamayacağını biliyorum."

ONUN RENKLERİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin