7 × семь (final)

310 31 32
                                    

smut var.

Kafam Boris'in omzunda, uyumaya devam ederken Popçik, esrarengiz bir şekilde rüyama girdi. Yerimde rahatsızca kıpırdandım ve sonunda aklıma gelen şeyle yerimden sıçradım. Kafasını benimkinin üzerine koymuş olan Boris de bu ani hareketimle uyanmıştı. "Popçik'i unuttuk!" Kaşlarını çatıp dediklerimi anlamaya çalıştı. Sonraysa kafama vurdu ve fısıldadı. "Cinayet işleyip kaçmayı planlamadığımızdan zavallı köpeği yanımıza alamadık Potter. Neyse dert etme Gyuri işi hallettikten sonra New York'a dönecekti. İnince ona telefon ederiz ve tanıdıklarıyla Popçik'i yollar." Rahat bir nefes verip kafamı salladım ve arkama yaslandım. Popçik, Vegas'tan ayrıldıktan sonra tek dostum olmuştu ve onu kaybetmek isteyeceğim en son şeydi. "Yolda başına bir şey gelmez değil mi?" Gözlerini devirdi. "Popçik'i senden çok seviyorum Potter. Onu canını yakabilecek kişilere emanet eder miyim sanıyorsun?" Haklıydı. "Haklısın. Ben sadece-" Ne diyeceğimi bilemediğimden sustum. O da hiçbir şey söylemedi. Koridoru turlayan hostese ne kadar kaldığını sorduktan sonra bir daha uyumadım. Bulutları izledim, annemin müziklerinden dinledim. Boris'in dişlerini inceledim — yapan kişi çok iyi iş çıkartmıştı–. Uçaktan indiğimizde, Kasım ayında olduğumuzdan, bomboş olan bir havaalanıyla karşılaştık. Sıra beklemeden bavullarımızı aldık ve kendimizi dışarı attık. Hava Amsterdam ve New York'a kıyasla oldukça ılıktı. Fazla çaba sarf etmeden bir taksi bulduk. Şoför oldukça sıcak kanlıydı. "Santa Monica'ya hoş geldiniz! Yılın bu zamanı fazla turist olmaz aslında. Sizi hangi rüzgar attı?" Boris'in konuşmak için fazla yorgun olduğunu fark edince derin bir nefes alıp gülümsedim. "Aslında Vegaslıyız ama tatil için Amsterdam'a gitmiştik. Şimdi döndük ve henüz vaktimiz varken Kaliforniya'yı da ziyaret edelim dedik." Adam kahkaha attı. "Harika! Sizi nereye götüreyim?"

"Sahildeki pansiyonlardan birinde kalmayı düşünüyoruz aslında. Bildiğiniz iyi bir yer var mı?" Bana, olmaz mı bakışı attı ve arabayı çalıştırdı. Yolun kalanında ne kadardır arkadaşsınız gibi klasik sorular sordu. Adama birlikte olduğumuzu söylemedim. Kimsenin bilmesine gerek yoktu zaten. Taksi durunca Boris'i dürtüp parayı ödedim. Gözlerini aralayıp etrafı inceledi. Vardığımızı anlayınca taksiden inip bagajdakileri çıkardı. Sonunda şoför bize veda edip yoluna devam ettiğinde pansiyonu inceleme şansını yakalamıştım. Fazla büyük olmayan güzel bir binaydı. Daha fazla zaman kaybetmeden içeri girdik. Çift kişilik yatağı olan bir oda tutup kahvaltı söyledik ve yukarı çıktık. Tanrı'ya şükür odanın ebeveyn banyosu vardı. Boris kapıdan içeri girer girmez kendini yatağa bıraktı. Sonsuza kadar uyuyabilirmiş gibi bir havası vardı. Bense paltomu çıkarıp bavulları kabaca boşalttım. Dolaplar temizdi. Daha sonra yemeğin hemen gelmeyeceğine karar verip kısa bir duş aldım. Temiz bir tişört giydiğim sırada kapı çaldı. Kafamdaki havluyu masaya bırakıp kahvaltıyı içeri aldım. "Boris, yemek." Kan kokusu almış bir köpek balığı gibi doğruldu. Sonra fazla iğrenç olduğuna karar vererek, cidden çok pis gözüküyordu, banyoya gitti. On dakikalık su sesinin ardından bornozuyla çıktı ve gelip masaya oturdu. "Sen kilo mu verdin?" Kopardığı ekmek parçasını ağzına attı. "Seni tekrar bulduğumdan beri sürekli yemek yiyorum ve uyuşturucuyu azalttım. Yani hayır. Neden ki?" Omuz silkim. "Bacakların zayıflamış." Sırıttı. "Bu kadar dikkatli incelendiğimi bilmiyordum, Potter."

"Yemeğini ye." Omuz silkip yemeye devam etti. Arada sırıtarak bana bakıyor ama bunu oldukça kısa tutup yakalanmıyordu. (Yani o öyle sanıyordu.) "Ne istiyorsun?" Öksürdü. "Hiçbir şey. Sadece bakıyorum." Kafamı yana eğip ciddi misin bakışı attım. Pes etmiş şekilde arkasına yaslandı. "Açık konuşmak gerekirse Potter, arkadaş olduğumuz dönemde nasılsak hâlâ öyleyiz. Gerçi o zaman da pek arkadaş gibi değildik ama neyse." Derin bir nefes aldı. "Yani demek istediğim yeterince öpüşmüyoruz. Kotku ve ben-" Bakışlarımı görünce başını eğdi. "Evet ondan bahsetmek hataydı. Anlarsın ya sürekli sevgililerin yapacağı türden şeyler yapardık. Karşılaştırma yapmaya çalışmıyorum, Theo sadece, sadece seninle daha fazla temas kurmak istiyorum." Anladım dercesine başımı salladım. "Boris birbirimize duygularımızı itiraf etmek için cinayet işlediğimiz günün akşamını seçtik. Gördüğün üzere pek sağlıklı bir karar değildi. Ama hayır bunun için pişman değilim. Küçükken aptallık ettim ve sana beslediğim duyguların farkına varamadım. Belki de kendime itiraf edemedim, bilmiyorum. Bildiğim şey ise on yıl sonra tekrar aynı hataya düşmenin koca bir kabus olacağı." Masadan kalkıp yanına gittim ve onu ayağa kaldırdım. "Kotku kadar deneyimli olmadığımı geçen gece fark etmişsindir. Ayrıca Kitsey'le olan ilişkim de romantikten uzaktı. Hayatımın aşkı değildi o. Ama deneyimlerini benimle paylaşırsan hemen öğrenebileceğime eminim."

the idiot | boreoHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin