İnstagram: beyzakzgl_
Twitter: beyzakzgl_26.10.2021 Salı günü (Şimdi ki zaman)
"Her şeyi anlat. Buraya iyileşmen için dünyaları veriyorum." Boş bakışlarım annemi buldu. Her zaman ki gibi dik bir şekilde "Ben yıkılmazım" havasıyla yürüyordu. Gözlerimi ondan çekip 1 haftadır her gün geldiğim, benim için monoton haline gelmiş olan doktor randevuma gelmiştik.
Asansöre bindiğimizde bizimle binen hastalarla kendimi en köşeye çektim. Aynadan gördüğüm yüzüm soluk, bakışlarım donuktu. Dudaklarım uzun süredir kıvrılmadığını belli edercesine çizgiler oluşmuştu. Gözlerim tekrar gözlerimi buldu.
Kendime göre pek özel bir güzelliğim yoktu. Gözlerim yeşil değil, kahverengiydi. Dudaklarım dolgun değil, orta boyuttaydı. Burnum fındık kadar değil, ortalama boyuttaydı. Saçlarım ise kendi rengi olan kahverengiydi. Bu dünya da bir çok insan gibi bende sıradandım. Tek bir konu hariç...
Asansörden indikten sonra koridorda ilerlemeye başladık. Annemin ayağına giydiği stilettolardan çıkan ses bazı bakışların bize dönmesine neden olsa da ne annem ne de ben bunu umursuyorduk.
Sonunda odanın önüne vardığımızda her zaman ki gibi sandalyelerden birine çöktüm. İlk annem doktorumla konuşur dünden beri ne yaptığımı anlatırdı ve hep aynı şeyleri söylerdi. "Yatağında yatarak camdan dışarıyı izliyor."
Donuk bakışlarım karşımdaki kızı buldu. Gülümseyerek annesine bir şeyler anlatan kız bana döndüğünde göz göze geldik. Gülümsemesi silinmezken bana el salladığında boş bakışlarımın hedefi bu sefer küçük kız olmuştu.
Kızın gülen suratı silinirken annesini dürterek beni gösterdi. Kızdan bakışlarımı ayırmazken yan tarafımdaki kapı açıldı. İçeriden çıkan annemle çocuğa son bir bakış atıp ayağa kalktım. "Doktora bir şeyler anlat. İçindekini anlatmazsan kurtulamazsın."
"O zaman çıktığımda senden kurtulacağım, anne." Uzun süredir aralanmayan dudaklarım aralandığında, kendim dışında birinin canını yakacak cümleler sarf etmiştim.
Annemin bakışlarında değişiklik olmazken onu arkamda bırakıp içeri girdim. Beyaz kapıyı arkamdan kapatırken masasının arkasında, ayakta ve o yüzünden asla eksik olmayan gülümsemeyle bana bakan doktorum Ezgi'ye baktım. Ezgi diyordum çünkü aramızda sadece 4 yaş vardı.
Her zaman ki gibi onu görmezden gelerek masasının önündeki tekli iki koltuktan sağdakine oturdum. Hep bu koltuğa otururdum çünkü seansın sıkıcı zamanlarında camdan dışarıyı izlerdim. Konuşmam için verilen nasihatları çok dinlemiştim.
"Hoş geldin Esila." Ezgi'nin fazla enerjik hali yüzümü buruşturma isteği oluştursada sadece yüzüne baktım. "Pekiii... görünen o ki bugünde sıradan bir gün. O zaman bana bir şeyler anlatmak ister misin? Herhangi bir şey. Annen bana dün 1 saat kitap okuduğunu söyledi. Kitabın ne anlattığını anlatarak başlayabilirsin."
Gecenin geç saatlerinde okuduğum kitaptan annemin haberi vardı(!) "Annesinin odasına gizli kamera koyduğu bir kızı anlatıyor(!)" İğneleyici cevabım üzerine Ezgi "Nasıl yani? Annen odana kamera mı koydurdu?" diye sordu. Şaşkınlığının gerçek mi yoksa yalan mı olduğunu çözemediğim için sessiz kaldım.
"Bak Esila ben hiçbir zaman öyle bir şey annene söylemedim. Annen nasıl böyle bir şey yapar, anlamıyorum." Hafif sinirli çıkan sesini dinledim. Sonra ona baktım. Önündeki kağıda bir şeyler yazıyordu. Gözlerimi camdan dışarı çevirip dalların arasından gözüken gökyüzüne baktım. "28.09.2020. Her şey geri dönmemle başladı."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölümün Nefesi
General Fiction"Peki Esila, sence hayat gerçekten de bizim için doğru olanlara mı karar veriyor?" Gözlerimi masanın üzerindeki siyah kaleme çevirdim. "Hayır, hayat sadece bizim için önümüze engeller koyuyor. O engelleri nasıl aşacağımızı ise bize bırakıyor. İşte...