VII. senden tek istediğim."siktir git bunu asla yapmayacağım."
yoongi, kendine doğrulan şişe ucunun öbür yanında ne ara bu hâle geldiklerini bilmeden etrafında çember olan kalabalığa bakıyordu. bu işler böyle yürüyordu demek? bu azgın piçlerin yaptığı tek şey yiyişmek, birbirlerinin kıçını becermek ve içmekti. bunu fark etmesi neden bu kadar zaman almıştı ve neden şimdi kendine yöneltilen görevi yapmak zorunda bırakılıyordu zerre fikri yoktu. biraz kafasını güzelleştirmişti ama bu güzellik bile ona görevi yaptıramazdı.
''haydi ama yoongi... sadece üç dakika şu dolabın içinde duracağız.'' jimin gülümseyerek yoongi'ye bakıyordu. kalbi boğazına sıkışmış gibi hissediyordu ve anlamlandıramadığı bu hissin kasıklarını da sızlattığı bir gerçekti. ve aynı zamanda daha önce böyle bir hissi kucaklamadığı daha büyük bir gerçekti.
derin bir nefes verip etrafında yapmaları için naralar atan kalabalığa sinirle çıkıştı.
"tamam, sikeyim. tamam. kesin sesinizi."
"en fazla üç dakika, çok da bir şey değil ha?"
jimin yoongi'nin elini kavrayıp geniş sayılabilecek dolaba doğru ilerlerken taehyung'un tayfasından olan kırmızı saçlı çocuk, hoseok, arkadan mırıldandı.
"beni de tercih edebilirdin kedi çocuk..."
-
"kaç dakika oldu... gerçekten gerginim."
"sakin olsana, kedi. seni şuracıkta sikecek hâlim yok ya?" yoongi sert bakışlarını yaklaşık on cm uzağındaki çocuğa fırlattı."ağzını sikerim park jimin."
jimin sessizce kıkırdadı. "denesene."
gözleri yoongi'nin dudaklarına kaydığında, yoongi sesli şekilde yutkunmuştu. tenini ateşler basıyordu, bu çocuk oynamayı iyi biliyordu ve yoongi cinsel olaylara karşı tamamen bilinçsizdi.
birkaç küçük öpücük harici bir geçmişi yoktu. işte bu kanını kaynatıyordu. fakat o bir kedi değil, keçiydi. çabucak kendi duygularını açan bir tip değildi, çabucak teslim olmazdı.
jimin, yoongi'nin dudaklarına biraz daha yaklaştığında, yoongi'nin gözleri de jimin'in dudaklarına kaymıştı. herifin şiş dudakları yoongi'nin tekrar yutkunmasına sebep olmuştu.
bir öpücük. ne olacaktı? daha önce yapmadığı bir şey değildi.
yoongi bu ölesiye nefret ettiğini düşündüğü çocuğa çekiliyordu. dudakları bir santimi daha kapatmıştı jimin'in. yoongi gözlerini sıkıca kapattığında buna hazır olduğunu düşünmüştü.
burunlarının ucu birbirine sürttüğünde yoongi titrek bir nefes bıraktı. jimin mırıldandı. "çok hoşuma gidiyorsun, kedi. ne yapacağız?"
yoongi aklını kaybetmek üzereydi, nefesleri öpüşürken hâlâ birleşmeyen dudaklarının derdindeydi. tam bu sırada açılan dolap kapağı ve ardından yükselen alkış ve ıslık sesleri ile yoongi başını başka tarafa çevirmiş ve kızaran yüzünü gizleyemeden jimin'i omuzlarından itmişti.
hoseok gördüğü durum karşısında ağzı açık kalmış şekilde öylece duruyordu. sonra jimin'in yüzündeki siniri gördüğünde kahkaha atmaya başlamıştı.
"her kedi kendini sevdirmez jimin, bilirsin. bırak sahibini kendisi seçsin." daha sonra göz kırpıp yoongi'nin arkasından ilerlemişti.
-
"jungkook bu gerçekten sen misin?"
"tanrım... bu kadar ateşli olduğunu bilmiyordum."
"bu aralar kas falan mı çalışıyorsun?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝐝𝐨𝐧'𝐭 𝐭𝐚𝐤𝐞 𝐨𝐟𝐟 𝐲𝐨𝐮𝐫 𝐠𝐥𝐚𝐬𝐬𝐞𝐬. ╱ 𝐤𝐨𝐨𝐤𝐯.
Fanfiction"sana gözlüğünü çıkartma demiştim." (düzenliyorum.)