XI. kendi bile bilmiyor."j-jimin mi? yoongi ciddi olamazsın."
"ciddiyim..." göz devirdi kedi olan. "senin de esmerle düşüp kalktığını biliyorum, kes."
jungkook'un gözleri kocaman açılırken kekelemeye başlamıştı çoktan. "n-ne a-alakası var... o-onla aynı evde kalıyoruz... konumuz bu d-değil."
"jimin seni onun kucağında görmüş."
"a-aptal ben s-sadece yüzündeki yarayı temizliyordum."
güldü kedi olan sonra bastırarak söyledi. "yarraa temizliyordun jungkook." jungkook mırıldandı sweatinin kol uçlarından çıkan parmaklarıyla oynarken. "hayır, bir şey yapmıyorduk... uyuyakaldı z-zaten..."
jungkook o ânı hatırladı yüzü biraz düşerken.
esmerin rahat kucağına düşüşünü, taehyung'un belli belirsiz cümleleri gözü kapalı sıralamasını ama jungkook'un onun kirpiklerine takılı kaldığından hiçbir şeyi tam olarak anlayamamasını ve en önemli kısım, dudaklarının jungkook'un kıvrımlı dudaklarına kapanışını.
birkaç saniye sertçe çocuğu öptükten sonra, esmerin kendini uykuya bırakmasını. hepsini saniyeler içinde aklından geçirdi. burnundan bir nefes verdi.
"çok aptalım."
elleriyle yüzünü kapattı ve yoongi'nin bile duyamayacağı şekilde mırıldandı.
"beni öptü. kendi bile bilmiyor." başını iki yana sallarken devam etti. ''ilk öpücüğümü aldı herif.''
/
"seokjin hyung, orada olacağım."
jungkook telefonu kapattığında okul çoktan bitmiş, evine gelmişti. odasında aldığı duşun etkisiyle sallana sallana dolanırken hyungu ile buluşacakları yeri kararlaştırmışlardı. şimdi konu kıyafetlere ve görünüme gelmişti.
dolabına zırlaya zırlaya bakan tavşan, sonunda siyah bol bir sweati çekip çıkarmış ardından altına giymek üzere kendine bir beden küçük gelen dar siyah pantolonu zorla da olsa çekiştirerek kıçına geçiştirmişti.
bacaklarının kıvrımlarını gözleriyle süzerken aynadaki görüntüsüne iç çekti. alt dudağını dişliyordu. gözleri aynadaki suretinde yüzünü bulduğunda ise ifadesi değişmiş, buruşan yüzüyle kendinden nefret ettiğini mırıldanmıştı.
yoongi'nin öğrettiği kadarıyla yüzündeki izleri kapatmaya çabalamıştı. eh, fena da bir sonuç yoktu ortada. kirazlı balmı iyice yedirdikten sonra dudaklarına, ellerini birbirine vurmuş ve ayağa kalkmıştı.
fakat çantasını da takıp kapının önüne çıktığında beklemediği bir görüntü ile karşılaşmıştı.
taehyung kollarını göğsünde birleştirmiş kapının eşiğine yaslanmış duruyordu.
''nereye?'' dedi esmer.
tavşan olan göz devirip cevap vermeden diğer tarafa yönelse de çabucak karşısına geçen bedenle tekrar duraksadı. ilk öpücüğünü çalan bu herifin gel gitli hâllerinden öyle bunalmıştı ki.
o sert öpücüğün hissini tüm gün düşünmüş olsa da, ona böyle hissettiren bir eylemi henüz hatırlamayan bir adama yüz vermek istemiyordu.
''ölmek mi istiyorsun?'' dedi tavşan. taehyung'un yüzünde anlam veremediği bir ifade vardı.
kızgın değildi. üzgün de değildi. sanki bu iki hissi aşıp ortada birleştiren bir ifadeydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝐝𝐨𝐧'𝐭 𝐭𝐚𝐤𝐞 𝐨𝐟𝐟 𝐲𝐨𝐮𝐫 𝐠𝐥𝐚𝐬𝐬𝐞𝐬. ╱ 𝐤𝐨𝐨𝐤𝐯.
Fanfiction"sana gözlüğünü çıkartma demiştim." (düzenliyorum.)