XIII: ''iyi ki doğdun hyung.''''utanmaz piçin tekisin taehyung.''
''bunu bana yatakta kendine dokunurken terler içinde kalan velet mi söylüyor?''
jungkook, taehyung'a bir hızla dönüp çocuğun göğsünden iteklemeye başlamıştı. saat hâyli geçti. ses yapmamaya çalışıyordu ama içinden bu şerefsizi pataküte dövmek geliyordu.tavşan olanı fena utandırmıştı, büyüğü. jungkook abisinin yönlendirmesiyle tuvalete gidip küfür ede ede kendini rahatlattığında ise aklında taehyung'un sözleri ve karnına değen parmakları vardı. şimdi ise ona bu zor anları yaşatan ardından da aklına kazıdığı hareketleriyle rahatça gelmesini sağlayan hyungunun kolları arasında yatıyordu.
''derdin ne? bir insanın kendini tatmin etmesi kadar d-doğal ne olabilir?''jungkook'un sinirleri iyice bozulmuştu. özel alanına girilmesi hoşuna gitmemişti. hem onunla uyumak istemek de neyin nesiydi? ''sanki sen yapmıyorsun.''
''haha.'' taehyung alaylı bir gülüş bırakırken, jungkook'un bedenini daha çok yasladı kendine. ''aslında yapmaya ihtiyaç duymuyordum genelde benim için hâlleden biri oluyordu. elimi yormadan.'' sonra gözleri küçüğünün gözlerine öyle bir bakmıştı ki. jungkook bir an içinden 'ben rahatlatırım abiciğim' deme isteğiyle dolmuştu. taehyung aklını okusa, bitmişti tavşan olan.
''artık pek takılmıyorum ortamlara, evdeyim genelde. o yüzden birkaç kez yapmış olabilirim.''
dudağının tek kenarı havalandı. ''istersen sen de beni yakalamaya gelebilirsin tavşan.''jungkook bir an için nefeslendi. yüzleri yakın bir mesafedeydi. loş gece lambası ortamı daha hoş bir havaya bürüyordu. küçük olanın aklını doldurmuştu şimdi büyük olan, hyungunun kendini tatmin ederken nasıl olabileceğini düşünmeden edememişti, küçük.
terli göğsü ve boynu, esmer teninde dolaşıp uzun erkekliğini bulan nârin parmakları, ona dolanıp hızla sıvazladığı anlar ve en can alıcı nokta; derin sesinin boğukluğundan doğan, haz dolu inlemeleri.
jungkook sertçe yutkundu. baş edilemez bir herifti yatağındaki. bir yılandı sanki. onu nasıl ele geçireceğini biliyordu ve her zaman ona göre oynuyordu. fakat jungkook şunu fark etmişti ki, ne zaman o oynamaya başlasa, bu esmer olan geri adımlıyordu. bu sebeple tavşan olan oyuna dâhil olmayı seçmişti.
utanmaz bir yanı vardı, oldukça utanmaz. gelip keşfedilmeyi bekliyordu. her seferinde taehyung'un aklını bulandıran o taraf, jungkook'un zehiriydi belki. yavaş yavaş kendinde bulduğu bir büyü. bir çocuğa göre oldukça büyük bir güç. onu bir kadından daha çekici kılabilecek bir şey.
jungkook... gözlerini taehyung'un gözlerine aynı onun yaptığı gibi kilitleyip kıstı. beyaz ellerinin ince parmakları, esmerin damarlı boynundan kayıp, tişörtünün kapatamadığı köprücük kemiklerine dokunurken fısıltılı sesiyle söyledi. ''fakat odana gelip seni kendine dokunurken yakalarsam... muhtemelen benim ismimle inliyor olursun, hyung.'' tek kaşını kaldırdı. ''ne büyük ayıp, değil mi?''
taehyung ne diyeceğini bilmez bir hâldeydi. fakat çocuğa belli etmek istemiyordu. çünkü son iki mastürbasyonu jungkook yüzünden gerçekleştirmiş olduğu gerçeği yüzüne çarpıyordu tam şu an. ''neden bir şey demiyorsun hyung?'' jungkook'un parmakları tekrar, taehyung'un omuzlarından ellerine doğru kaydı nârince.
''seni duymuyor muyum zannediyorsun?'jungkook gülümsedi bu kez. zafer kazanmış gibi hissediyordu. taehyung'u afallattığına emindi, kesinlikle. içi içine sığmıyordu. hyungunun donuk yüzüne ve oradan oraya dönen gözlerine baktı. ''uyumak ister misin?''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝐝𝐨𝐧'𝐭 𝐭𝐚𝐤𝐞 𝐨𝐟𝐟 𝐲𝐨𝐮𝐫 𝐠𝐥𝐚𝐬𝐬𝐞𝐬. ╱ 𝐤𝐨𝐨𝐤𝐯.
Fanfiction"sana gözlüğünü çıkartma demiştim." (düzenliyorum.)