Kalbimin diğer yarısına ithafen...
Şimdi sen mışıl mışıl uyuyorsun. Uykunun en derin, en tatlı yerindesin. Ve eminim gece uyuyakaldığı için kendine kızan, sabahın ilk ışıklarıyla önce yeni bir güne daha gözlerini açtırdığı için Rabbine şükreden hemen sonra da seni hatırlayıp telefonuna bakan beni bilmiyorsun. Bırak bilme. O uykunun en güzel saattlerinde bilme beni. Ben zaten biliyorum sendeki beni. Ben oradayım. Şu an duymuyorsun belki ama ben her kalp atışında sana fısıldıyorum " Ben buradayım. Yanında, canında, kanında..."
Ve içindeki ben, oradan seni izliyorum. Mesela şimdi uyuyorsun ya, çok tatlı, çok masumca... Tıpkı küçük bir çocuk gibi... İçindeki beni dışarı çıkarıyım mı o zaman? Ruhum Alaaddin'in lambasından süzülür gibi süzülüveriyor sol göğüsünden... Uyuyan sen'e bakıyorum. Seni izliyorum. Kirpiklerini, kaşlarını, burnunu, dudaklarını ezberlemeye çalışıyorum. Ama en çok da gözlerinde takılı kalıyorum. Gözbebeğini göremediğim gözlerinde... O kadar tatlı ve o kadar yorgun ki göz kapakların, titreşmeye bile korkuyor...
Sonra nefes alışverişini izliyorum. Akut bronşitin bu gece de seni terk etmemiş anlaşılan. İnşallah " Eyvallah'ını " çekip gider bir gün. Seni izlemek o kadar keyif verici ki, o kadar güzel ki, zamanı unutuyorum senle uğraşırken. Birden aklıma geliyor, annen gibi, açılan üstünü örtüyorum. Sen gözlerini açıp, mutfağa yöneldiğinde, şaşırman için mutfağa süzülüyorum kapı aralığından. Sana en sevdiğin yemeklerden yapıp dolaba koymaya, ama öncelikle kahvaltı sorununu çözmeye gidiyorum.
Kahvaltını hazırlayıp son bir göz atarken masaya, " Kahve" diye söyleniyorum. Hemen sonra ellerimi dudaklarıma götürüyorum. "İnşallah uyanmamışsındır." diye söyleniyorum. Az şekerli, bol köpüklü ve tabi ki aromalı türk kahven de hazır hayatımın anlamı... Sen yatağında dönmeye başlayınca, zamanımın dolduğunu hissediyorum. "Yuvama girmem gerek, seninle şu masada beraber kahvaltı yapamadığım için üzgünüm kutup yıldızım."
Yine kapının yarım kalan aralığından süzülüp, son bir kez yüzüne bakarak "Her şey senin için, her şey mutlu olman için. İyi ki varsın hayatımda, iyi ki varsın masal kahramanım." Sonra istemeye istemeye yine sol ğöğüsünden yuvama, kalbine yerleşiyorum. Ve uyuyoruz beraber. Neden sonra saatin kaç olduğundan habersiz uyanıyoruz. Lavaboya gidip yüzünü yıkıyorsun. Ve midenin haber vermesiyle, "Yine ne hazırlasam?" diye oflayarak mutfağa girdiğinde, gözlerine inanamıyorsun. "Aklım bana oyun oynuyor." diyerek kafanı salıyorsun. Ama hayır, masa tüm ihtişamı ile karşında hala."Kim hazırladı ki bunları?" kim hazırlayabilir ki zaten. Olsa olsa arkadaşlarındır. Ben aklına bile gelmem çünkü. Sana kızmıyorum aksine hak veriyorum. Kim arada mesaferler varken sabahın köründe kahvaltı hazırlamak için gelir ki? Kelimeler bile yanlarında kifayetsiz kalmışken, o yürek buraya gelebiir mi? Biraz mantıklı olmak gerekmez mi?
Kahvaltı yapışını seyrediyorum. Kahveni yudumlayışını. Biliyorum sen kahveni sıcak istersin ama şimdi beni hissettiğin için mi soğuk içiyorsun? "Soğuk Kahve'n" olduğum için mi? Sen içindeki benden habersiz, içindeki beni bilmeden kahvaltı yapmaya çalışıyorsun. Olsun yar! Bırak beni bilme. Çok görmem bunu sana. Sen içindeki beni bilmiyorsun ama ben içindeki kendimi biliyorum. Oradayım, yüreğinde. Kalp atışlarının olduğu yerde.
Sen bilmiyorsun ama biz beraber söylüyoruz "İyi geceler." dileklerimizi. Beraber söylüyoruz "Günaydın"ları. Şimdi tam 48 dakikadır sana bunları yazmak için uğraşıyorum. Ve inan bana hiç kaleme almadım önceden. Bunların hepsi az önce yüreğimden geçenler. Sırf sana "Günaydın." diyebilmek için yani.
Günaydın ruh eşim, diğer yarım, mutluluk kaynağım... Günaydın... <3
ŞİMDİ OKUDUĞUN
-Hislerin Armonisi-
RandomBazen insan içinde yaşar hayatını. Hislerini, düşüncelerini dışarıya yansıtamaz. Hangi ırktan, hangi milletten olursa olsun dil bazen yetersiz kalır sözcüklerle kurallı bir cümle oluşturmaya. Söyleyemeyiz. Anlatamayız. Aktaramayız benliğimizi saranı...