İyi okumalar...
***
Ortalık bir anda ölüm sessizliğine bürünmüştü. Duyulan sert rüzgar sesi kulaklarımı sağır ediyordu. Uzaktan gelen yankılar hariç herkes beni tutan adamın attığı silahın etkisindeydi.Ellerimi kulaklarımın arasından çekip sımsıkı yumduğum gözlerimi endişeyle araladım ve beni nihayet bırakmış olan adama bakarak korkuyla kafamı salladım.
Hâlâ aynı sert bakışlarla bana bakıyor ve elindeki silahı karşı tarafa doğrultuyordu.
Kafamı arkaya çevirdiğimde Alinin sertçe o adama baktığını gördüm. Samiraysa korku dolu gözlerle olan biteni izliyor ve dudaklarını kemiriyordu.
Yanlış birşey yaptığımın farkına varmamla içime sığmaz bir pişmanlık doğmuştu. Galiba iki büyük düşmanı sadece yan yana getirmemiş resmen kavga etmeleri için ateşi fitillemiştim.
"Ne işin var senin burada?" Adamın sertçe sorduğu soru Aliyi kızdırmış olacak ki o da silah çıkartıp ona uzattı.
Korkuyla ayağa kalkıp "Ali bırak şu silahı. " diyerek sakinleştirmeye çalıştım. Alinin sakinleşmek gibi bir derdi yok gibiydi. Beni dinlemediği çok aşikardı zaten. Tüm dikkati o adamda ve elindeku tuttuğu silâhtaydı.
"Ne kadar güzel bir tesadüf böyle(!)"
Alay barındıran ses tonuyla birlikte Ali bir iki adım yanıma yanaştı ve kolumdan çekerek Samiranın yanına çekti. Kulağıma fısıldadığı iki cümlelik kelime ise daha fazla endişelenmeme yetmişti bile.
"Sonra görüşeceğiz."
Adam bakışlarını tekrardan bana çevirirken rahatsızca kafamı sağa çevirdim ama bu seferde kin dolu gözlerle karşılaştım.
"Yaptığını beğendin mi?" Dedi Samira.
Boyum ondan biraz kısa olduğu için parmak uçlarımdan yükselerek kısık fakat herkesin duyabileceği sesle "O dilini kapat şimdi sırası değil ve bunu yapmaya devam edersen olacaklardan sen sorumlusun. " dedim ve hiçbirşey olmamış gibi masumca gülümsedim.
Böyle bir cevabı beklemediği için şaşkınca kalakalan Samirayla sonra görüşecektik. Şuan da önemli olan tek şey Aliyi buradan götürebilmekti.
"Ali gidelim lütfen." Kararlı bakışlarla koluna dokunurken bana bakmadan kolunu benden ayırdı ve "Samira hadi gidin." Dedi.
"Yine mi beni görmezlikten geleceksin Ali?" Bu sefer önüne geçtim ve elindeki silahı almaya çalıştım.
"Ver şu lanet silahı Ali, ben hiçbir yere gitmeyeceğim. "
"Dokunma şimdi bir kaza çıkacak."
Alinin elinden silahı almak imkansızdı. Gücü benden üç bilemedin dört kat fazlaydı.
"O zaman beni vur." Dedim silahı alnıma değdirerek. " Eğer bu tüm hırsını alacaksa vurda hem ben kurtulayım hem de sen kurtul. "
"Çekil önümden Firuze. "
"Hayır çekilmeyeceğim. " dedim inatla.
"Ben yardımcı olayım sana istersen. " Arkadan gelen sesle birlikte Aliyle şaşkınca baktık.
"Ulan Ömer piçi!" Ali beni ittiğinde sertçe kumların üzerine düşmüştüm ama kumlar düşmemi yavaşlatarak canımın yanmasını engelledi.
Ama sert bir yere düşsem bile canımın şuan ki gibi yanmayacağına emindim.
Ali adının Ömer olduğunu öğrendiğim adama yumruk atarken arkadaki adamların olaya hiç karışmaması garipti. Ömer de Aliye vurmaya başladığı zaman Samirayla ikisini ayırmaya çalıştık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Eşkiya
General FictionBazı kısımlar tam olmasada +18 içerik barındırmaktadır. Zümrüt yeşili gözleriyle herkesin aklını başından alan genç bir kız: Firuze Nevroz. Çölde eşkıyalık yaparak geçimini sağlayan, çölün korkulu rüyası: Ali Bin Abdul Rahman. Hikaye, Firuze'nin ye...