Düzene gitmeyen hayatım beni her geçen gün çileden çıkarıyordu. Bitmeyen nefret, intikam ve kin neyin nesiydide beni her geçen gün mahvediyordu?
Sorgusuz sualsiz başlayan hayatım, celladın kollarında dururken nefes almamı bekleyenler asıl celladmış ama ben farkında değilmişim. Geç oldu. O kadar geç oldu ki gözümde ki perde aralanmakta hala zorlanıyor.İşte zamanı gelmişti. Herşey açığa çıkacak ve sonsuzluk başlayacaktı.
Sessizlik...
Derin bir sessizlik taşıyordu içim. Karanlığını her bir tarafa yaydığı gibi şimdi de tüm bedenim bu lanetle kaplamıştı.
Hızlıca koşarken insanların bana garipçe bakmasını umursamıyordum. İnsanlar hep bakardı. Hep eleştirirdi. Hep bir hata bulurdu. Ve hep ayıplardı. Ama laf kendilerine doğrultunca adeta günahsız bir melek kesilivirirlerdi.
Arkama bir saniyeliğine baktığımda Şirwan'ı görememiştim. İzimi kaybettirmeye başarmıştım. Nefes nefese durdum. Elimi duvara koyup derin soluklar verdim. Alnımdan akan boncuk boncuk terleri göz ardı ederken oksijen gitmemiş karaciğerimin ağrısını dindirmek istercesins derin derin soluklar verdim.
Susamıştım.
Ve param yoktu.
Etrafta ne bir çeşme ne de suya dair bir iz vardı.
Bu kupkuru çölde su beklemem hataydı zaten.
Yavaş adımlarla yürümeye devam ettiğimde, han'ın yoluna saptığımı farketmiştim. Meğersem farketmeden Han yoluna girmiştim.
Kafamda ki olumsuz düşünceleri atmak ve toprağa gömmek istiyordum. Ama her defasında tekrar ve tekrar yeryüzüne çıkıyordu. Bu bitmeyen olay sanki sonsuz bir şeymiş gibi her gün her an devam ediyordu.
Buradaydım işte!
Nefret ettiğim herşeyden, herkesten kurtulmuştum. Belki zorlu bir mücadele olmuştu ama başarmıştım. Hayatımda ilk kez yapamam dediklerimi gerçekleştirmiştim.
Ve artık kaldığım yerden devam etme zamanıydı.
Bundan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı.
***
"Nereye kayboldun sen? Seni ne kadar süreden beri aradığımızı biliyor musun?""Evet, biliyorum ne yapabilirim, kaybolmuşum ama geri döndüm işte, buradayım. "
"Bak tatlım. " dedi Samira yapmacık konuşmasıyla "Burada kafana göre hareket edemezsin, burası senin geldiğin yere benzemez. "
"Peki neye benzer?" Dedim dikleşerek.
"Emin ol duymak bile istemeyeceğin olaylar dönüyor burada. "
"Kızlar sakin olun artık. " dedi Fatıma eşarbını düzeltti ve elini omzuma atıp Samiraya baktı.
"Firuze döndü ve eminim artık bunu tekrarlamayacaktır. Öyle değil mi Firuze?" Bana gülümseyerek bakınca tum kızgınlığım geçmişti. Ne farklı bir enerjisi vardı böyle Fatımanın. Her gülümsediğinde sanki herşey uçup gidiyordu.
"Öyle, bir dahakine daha dikkatli olacağım. " dedim gülümseyerek.
"Ne haliniz varsa görün, ama ben uyarımı yapıyorum, Fatıma iyi bilir buraların nelere ev sahipliği yaptığını. "
"Samira artık susar mısın?"
Samira kahve saçlarını tokayla toplamaya çalışırken duraksadı ve koyu kahve gözleriyle bize baktı.
"Gerçekten aptalsınız. Ben Alinin yanına gidiyorum."
Kıskançlık yine tüm hücrelerimi etkisi altına almıştı. Elimi yumruk yapıp rahatlamaya çalışırken Fatıma omzuma daha fazla baskı uyguladı ve tatlı diliyle konuşmaya başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Eşkiya
General FictionBazı kısımlar tam olmasada +18 içerik barındırmaktadır. Zümrüt yeşili gözleriyle herkesin aklını başından alan genç bir kız: Firuze Nevroz. Çölde eşkıyalık yaparak geçimini sağlayan, çölün korkulu rüyası: Ali Bin Abdul Rahman. Hikaye, Firuze'nin ye...