14.'Ölüm Oyunu'

1.9K 92 11
                                    

Her insanın bir sırr-ı vardır mutlaka. Kimseciklere söyleyemediği,her gece kabus gibi göğsüne inen, kendine dahi anlatmak istemediği, gömmeye çalıştığı ama her seferinde yeniden yeryüzüne çıkan bir sır...

16.00

Saat 16.00'dı. Etrafta ki insanlar akşamın yaklaşmasıyla yavaş yavaş tutar olmuştu evlerinin yolunu. Dükkân sahipleri kefenklerini indirmiş, kapıya kilit'i vurduktan sonra onları merakla bekleyen, gelmesi için sabırsızlanan çocuklarının, eşinin yolunu tutmuştu.

Etraf öğlene göre sakinleşmişti. Hatta öğlen ki olaydan sonra sanki hiçbir şey olmamış gibi etraf ıssız bir yerdeymişiz gibi sessizleşmişti.

Fatımayla Han'ın yolunu tutarken ikimizde suspustuk. Ne birbirimize bakıyor ne de bir iki kelam edip durum hakkında bir yorumda bulunuyorduk.

Bu durumdayken bu olay hakkında yorumda bulunmak yanlış olurdu zaten. Çünkü en nihayetinde bir can gitmişti.-Her ne kadar önemsenmese de-

Baygınlığım uzun sürmemişti. Burnuma koklatılan iğrenç bir kokuyla hemencecik olduğum yerde uyanıvermiştim. İnsanlar üşüşüvermişti üzerime. Herkes bana bakıyor ve konuşuyorlardı. Ne dediklerini anlamak güçtü. Hepsi aynı anda konuştuğundan ortaya boğuk bir ses geliyordu.

Fatıma beni olduğum yerden kaldırdı. Seyrek adımlarla bir iki adım attım. Arkama döndüm.

İşte hala oradaydı!

Hala oradaydı acı dolu gerçek!

Omzumdan tuttu Fatıma. Usulca fısıldadı." Yapacak bir şeyimiz yok, birileri gelmeden buradan gidelim."

Bir damla gözyaşı döküldü gözümden yanağıma doğru kaydı, yere düştü. Yumdum gözlerimi. Bana bakan bakışları görmemek adına sımsıkı gömdüm gözlerimi.

Böyle bir sonu haketmiyordu Kewé.

O kurtulacaktı. Ailesine,kardeşlerine,nişanlısına geri dönecekti. Evlenecekti. Mutlu bir hayatı olacaktı. Belkide çocukları olacaktı. Kardeşleriyle birlikte oynayacaktı çocukları. Annesine- babasına sımsıkı sarılacaktı.

Böyle mi olacaktı sonu Kewé'nin?

Yavaş adımlarla uzaklaştık oradan.

Fatıma sakince omuzundan tutup destek veriyordu yürümem için. Bense son kez arkama dönüp kewé'nin kanla kalmış bedenine baktım. İyice kazındı zihnime o beden.

Bir anlığına içimdeki tüm yaşama sevincini,sevgiyi,merhameti, güzelliği iyi olan ne varsa hepsini götürdü benden.

Nefretle doldu taştı ruhum. Hepsini bulup aynısını yaşattırmak için büyük bir arzu tuttu bedenim. Kinle doldu. Kan istedi, vahşet istedi.

Sonra'da 'Sen bunu yaparsan diğerlerinden ne farkın kalır ki?' Diye düşündüm. Doğruydu. Zaten bunları yapabilecek gücüm yoktu. Belki Aliye söylebilirdim, bana yardım edebilirdi fakat Aliyi bu işe bulaştırmak istemiyordum.

Ömerde vardı bu işin içinde. İkisini bir araya getirmek ateşle, barutu bir araya getirip fitillemek gibiydi.

"Biraz daha iyi misin?" Dedi Fatıma beni düşüncelerimden uyandırarak.

"Hı hı." Dedim sersemce.

"Herşey yoluna girecek Firuze. İnan bu kötü günlerin iyi günleride olacak. Bu dünya sadece kötülükten ibaret değil. Birgün gelecek üzüleceksin, diğer bir gün gelecek mutlu olacaksın. "

"Umarım Fatıma, umarım artık o dediğin dünya mutluluk kapısını bana aralar. Beklemekten yoruldum. Böyle elim kolum bağlı, çaresizce dua edebilmekten başka hiç bir şey yapamamaktan bıktım. "

EşkiyaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin