3.Bölüm

96 13 1
                                    

"Belki de tıpkı senin gibi zihnimin bana oynadığı bir oyundur."

 Odam da bir ileri bir geri yürüyordum. En az altmışıncı kez daire çizmiştim. Ben ne kadar gerginsem ; Bora da o kadar rahattı. İyide neden? Az önce bir cinayete şahit olmuştuk.

 Bora ayakkabılarıyla yatağıma uzanmış ayağınıda uzatmıştı. Sadece benim hayal ürünüm olduğu için sorun değildi. "Şunu hala öğrenemedin mi? Sen şizofren falan değilsin." dedi Bora bıkkınlıkla.

- Bunu senden duymak fazlasıyla saçma.

- Tamam. Belki beni görebiliyorsun. Ama sadece beni. Ki bu yeterince tuhafken neden bir de hayali cinayet göresin ki?

- Haklısın. Belki de gerçekti.

 Bora da tuhafıma giden bir başka konuda kendinin hayali birşey olduğunun farkında olmasıydı. Bazen o kadar gerçekçi davranıyordu ki "Acaba insanlar onu görmüyormuş gibi yapıp bana oyun mu oynuyorlar?" diye düşündüğümde oluyordu. Sonra bedenimi ele geçirmesi onun gerçek olmadığını açıklamaya yetiyordu. Hangi doktora gitsem daha önce böyle bir vakayla karşılaşmadığını söylüyordu. Hatta bir doktor içimde cin veya şeytan bile olduğundan şüphelenmişti. Bunun üzerine annem beni hocalara da götürmüştü. Ama hala bir çözüm bulunamadı.

 " Baran! Yemek hazır."

 ***

 İlk defa okuldan bu kadar çok korkuyordum. Aslında okuldan değilde sıra arkadaşımdan. Çevreme küçük bir göz attım. Semih neredeydi?

 Çantamı temkinli bir şekilde sıraya koydum. Oturup pturmamakta kararsızdım. Bir bomba koymuş olabilirdi. "Seni görüp görmediğini bile bilmiyorsun." Bora masama oturmuş bana sitem ediyordu. "Ya görmüşse?" dedim sesimi biraz kısarak. İnsanların kendi kendime konuştuğumu sanmalarını istemiyordum.

 "Selam!"

dedi Sude nefes nefese. Sıraya otururken eliyle alnındaki tei sildi. "Selam." diye karşılık verdim. Sesim bana ihanet edip korkulu ve titrek çıkmıştı. Sude bana tuhaf tuhaf bakınca zorla gülümsedim. " Günaydın, günaydın. Günaydın sanaaa," diye bir şarkı söyleyerek o devasa enerjisi ve gamsızlığıyla Semih sınıfa girdi. Bu çocuk farkında olmadan bile hayatımı kurtarıyordu. "Baran" dedi ve yapmacık bir hareketle öne eğilip selam verdi. Ardından " Sude" deyip aynısını Sude'ye de yaptı. " Bugün ne yapıyoruz?" dedi Semih bana doğru yaklaşırken. " Anlamadım. Ne yapacağızki?" dedim yine salaklığımı konuşturarak. Sude bana " Ciddi misin?" der gibi bakıp ekledi:

- Okul çıkışı, birşeyler yaparız. Sen de katıl.

- Kim kimsiniz?

- Semih, ben, sen.

- İyi de yarına bir ton ödev var.

 Ben bunu diyice Sude ve Semih kısa bir süreliğine de olsa " Ne diyor bu?" der gibi bakıştılar. En sonunda Sude bana döndü ve yine o bilmiş bakışlarını takınarak " Bak Barancığım. Seni anlıyorum. O zaman sadece 1-2 saat otururuz, o kadar." dedi.

 Tam olumlu anlamda kafamı sallamıştım ki ders zili çaldı. Semih elini yumruk yapıp iki kere göğsüne vurduktan sonra iki parmağıyla bizi işaret edip uzaklaştı. Arkasından uzunca bir süre baktım. " Gitme!" demek istiyordum. Her ne kadar sınıfta Sude ve ben haricinde 29 kişi daha olsada yine de kendimi yalnız hissediyordum. Yalnız ve savunmasız. Ya Sude sıranın altından bana bir bıçak saplarsa.

 Büyük bir kahkaha duyunca arkamı döndüm. Kahkaha atan Sude'ydi. "Ay. Bu çocuk beni öldürüyor." dedi hala gülerken gülerek sıraya otururken. Nedense bana hiç komik gelmiyordu.

Sessiz ÇığlıkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin