4.Bölüm

118 12 3
                                    

 Son birkaç gündür işler eskiden olduğundan daha kötüydü. Sude sırasını değiştirmişti. Yanıma da psikopat bir çocuk oturmuştu. Semih'le de eskisi kadar yakın değildim. Aramızda anlayamadığım mesafeler vardı. Beni sanki koridordan geçen sıradan bir öğrenci gibi görüyor, hafifce gülümseyip işine devam ediyordu. İçimdeki  küçük özgüven kırıntılarıyla ona hal hatır soruyordum. Onun cevapları da genellikle kısa oluyordu ve kendisi bana hiç soru sormuyordu. Kısaca Sude'ye saldırdığım günden beri hayatım yeniden boka sarmıştı. Ben ne zamandan beri küfür ediyordum? Gerçekten bu hale nasıl geldim? Tamam, babamı kaybetmem, insanlar tarafından bir hiç gibi görünmem, sanki duygularım yokmuş gibi davranmaları, şu zamana kadar kimsenin içimdeki çığlıkları duymamaları sebep olabilir. Ama karşılaştığım çoğu insan- bu insanlar genellikle kitap karakterleri oluyor- bunları yaşamıyor mu? Peki nasıl oluyorda hala hayata toz pembe bakıyorlar. Beni bu kadar derinden etkileyen ne? Neden bu kadar zayıfım? Daha iki yıl öncesine kadar ölümden korkan ben artık bana ayrılan sürenin sonuna gelmeyi bekliyorum. Düşündüğüm bir başka konuda şu, ben böyle mi doğdum yoksa insanlar yüzünden mi bu hale geldim? Acaba bende başkasını bu hale getirdim mi? Yani onuda hayattan soğuttum mu? Hayır Baran. Düşünmek yok. Pişman olman geçmişi düzeltmeyecek ve sen bir de bunun acısını çekeceksin. Ama ne varki yine, ister istemez, düşünmeye başlıyorsun. Kendinden nefret etme nedenlerine bir yeni madde daha ekleniyor. Sonra keşke böyle davranmasaydım diyorsun ve bam. Bir yeni bilgi daha. Tüm bu acıları sırf iyi biri olduğun, insanları mutlu etmek için çekiyorsun. Özetle düşünmemek en iyisi.

  Artık hergün Özkan Bey'in yanına gidiyorum ve bana bir ilaç verdi. Kullanınca kendimi ölü gibi hissediyorum. Yorgun ve duygusuz. Bu tuhaf bir şekilde hem iyi hemde kötü hissettiriyor. Hiç birşey düşünmediğim için rahatım, ama tüm bu rahatlık bir yalandan ibaret. İlacın etkisi geçince yine eski benim. Bora'yı ilaçlardan sonra çok az görmeye başladım. Bu her ne kadar iyi birşey gibi görünsede kendimi çok yalnız hissediyorum. Diğer bir yandan derslerim de bozuldu. Evde de durumlar pek iç açıcı değil. Cüneyt ve annem devamlı birşey konuşuyorlar. Ben odya girincede susuyorlar. Bulundukları odaların kapısı çoğunlukla kapalı oluyor. Ve ben yine sorun yokmuş gibi davranıyorum. Onları üzmemek, dahası annemi üzmemek için.

 Ve şuan, son zamanlarda çok fazla yaptığım birşeyi yapıyor, yatakta boş boş yatıyorum. Bizim tavanlarımız ne kadar güzelmiş öyle. Duyduğum hafif kapı tıklamasından sonra annem kapımı hafifce aralayıp başını uzattı. " Baran. Girebilir miyim?"  "Tabii." derken çoktan yatakta oturur pozisyona geçmiş ve bağdaş kurmuştum. Annemde yatağımın ucuna oturmuş, kapıyı kapamayı da ihmal etmemişti. Annem yine herzaman yaptığı gibi ince saçlarını at kuyruğu yapmış ve bana şefkatle gülümsüyordu. Yaşım kaç olursa olsun annemin bu bakışlarından sonra kendimi hep 4 yaşında, henüz babası onu bırakıp gitmeyen o çocukmuş gibi hissediyordum. Annem her ne kadar 38 yaşında olsada hala 30 yaşına yeni girmiş bir kadın kadar genç ve güzel görünüyordu. En azından benim için. Yüzündeki gülümseme her ne kadar içten olsada artık yorulmuş gibi bir hali vardı. Hayatım boyunca tanıdığım en güzel kadın olmasının yanında en güçlüsüydü de. Keşke bende onun gibi olsaydım.

" Senin Cüneyt'e yemek götürdüğün gece," o kadifemsi ve ince sesiyle sakin bir şekilde konuşmaya başladı. " hastane de birşey olmuş..." Annemin yüzündeki gülümseme zaman geçtikçe yok oluyordu ve sesi gerginleşmeye başlıyordu."... Bir cinayet. Acaba sen ne olduğunu biliyor musun?" Annem cevap bekler bir şekilde bana bakıyordu. Bunu sormasının sebebi katille ilgi bir bilgiye sahip olmak değil, benim son zamanlardaki halimin buna bağlı olup olmadığını öğrenmekti. " Anne ben - " kapımın aniden açılmasıyla ikimizde dikkatimizi telaşlı Cüneyt'e yönelttik. Cüneyt sol elinde tuttuğu telefonu saklamaya çalışıyor gibi hafiften arkasına doğru götürdü. "Meryem. Biraz konuşabilir miyiz?" Anneminde tıpkı benim gibi gerildiğini hissedebiliyordum. Çünkü Cüneyt hiç de hoş bakmıyordu. Annemin ne olduğunu anlamaya çalışıyormuş gibi ona bakmaya ettiğini görünce Cüneyt " Önemli!" diye ekledi. Annemle Cüneyt hızla odamdan çıktılar ve kahrolası kapıyı yine kapattılar. Benim hakkımda olan konuşmaları neden ben dinleyemiyordum ki? Bu gerçekten berbat birşey. Hele de benim gibi aşırı meraklı bir genç için daha da kötü. Geceleri gözüme uyku girmiyor ve her dakika "Acaba ne konuştular?" diye düşünüyorum.

Sessiz ÇığlıkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin